BÜYÜ – FAL – MEDYUM DOLANDIRICILIĞI

Büyü - Fal - Medyum Dolandırıcılığı İle İlgili Yargıtay Kararları

Yargıtay 15.CEZA DAİRESİ Esas:2017-36091 Karar:2021-5605 Karar Tarihi:20.05.2021

Sanığın, suç tarihinde yanında kimliği tespit edilemeyen bir diğer kişiyle birlikte, ... Kuaförü isimli işyerine gelip kendisini tarikat mensubu olarak tanıtarak mevlüt okutmak için yardım talep ettiği, müşteki ...'un da dükkanda bulunan 1 adet margarini vermesi üzerine sanığın "üzerinizde bir felaket dolaşıyor, evinizde muska var" diyerek müştekinin ailesini tarif etmeye başladığı, muskayı bulması için evlerine götürdükleri sanığın müşteki ...'den su istediği, bu suyu okuyacağını söyleyip ayrıca tuz ve domates gibi çeşitli yiyecekler istediği, sonra da evin gelini olan katılan ...'u çağırıp diğerlerini odanın dışına çıkarttığı, ...'a "sana büyü yapmışlar, o sarılarla da banyo yapman lazım" diyerek altınlarını getirmesini istediği, katılan ...'nin inanarak 3 adet bilezik, 2 adet künye, 2 adet taşlı yüzük, 1 adet alyans, 1 adet söz yüzüğü, 16 adet çeyrek altın, 2 takım küpe ve 1 adet kolyeyi getirip sanığın ortaya koyduğu mendilin içine koyup sıkıca bağladığı, sanığın bu mendili ...'nin kayınvalidesi katılan ...'a vermesini istediği, bu nedenle katılan ...'in de sanığın bulunduğu odaya girdiği, sanığın katılan ...'dan da büyüyü bozmak için altınlarını getirmesini istediği, bunun üzerine katılan ...'in de 7 adet bileziği getirerek sanığa verdiği, sanığın bütün altınları bohçaya koyacağını, gelinin bu bohçanın üstüne oturmasını, üzerine kapıyı kilitleyeceğini, birlikte dışarı çıkıp 7 ev gidip geri gelerek kilidi açınca büyünün bozulacağını söylediği, müşteki ile katılanların da inandıkları ancak sonrasında sanığın altınları alarak uzaklaştığını anladıkları ve sanığın bu eylemleri ile atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık savunması, müşteki ve katılanların beyanları ile tüm dosya kapsamından atılı suçun sanık tarafından işlendiğine ilişkin mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yargıtay 15.CEZA DAİRESİ Esas:2017-26468 Karar:2020-10683 Karar Tarihi:26.10.2020

Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, O yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Katılanın bir rahatsızlık geçirmesi nedeniyle sanığın yanına fal baktırmak için gittiğini, sanığın fal bakarken çok kötü bir büyü yapıldığını, bu büyüyü çözdürebileceğini, ancak bu işlemi Suriye'de muska yaptırarak halledeceğini söyleyip, masraf olarak 650,00 TL istediği, ertesi gün katılanın iş yerinde çalışan tanık ... ile söz konusu parayı gönderdiği, katılanın 3 gün sonra sanığın evine giderek yapılan muskayı alıp boynuna taktığı, katılanın durumdan şüphelenerek bir cami hocasına muskayı açtırdığında, muskanın içinde rahatsızlığı ile ilgili değil de öylesine bir dua olduğunu anladığı, bu şekilde sanığın dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanık savunmaları, katılan beyanları, tanık anlatımları, bilirkişi görüşü ve dosya kapsamına göre; sanığın katılanın üzerindeki büyüyü bozacağını belirtip, böylece dini inanç ve duyguları aldatma aracı olarak kötüye kullanması suretiyle katılandan haksız menfaat temin ettiği anlaşılmakla; eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde beraat hükmünün tesisi,

Kanuna aykırı olup, O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, hükmün BOZULMASINA, 26/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay CG.CEZA GENEL KURULU Esas:2019-264 Karar:2022-451 Karar Tarihi:15.06.2022

"Hile\", Türk Dil Kurumu sözlüğünde; \"Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika\" (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891.) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; \"Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez.\" biçiminde tanımlanmıştır.

Öğretide de hile ile ilgili olarak; \"Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir.\" (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453.), \"Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir.\" (... Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt I, Beta Yayınevi, 4. Baskı, Eylül 2017, ..., s. 502-503.) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.

Hile söz, hareket veya diğer davranışlarla bir kişinin bilerek aldatılması ve yanıltılmasıdır. Hile ile kendisinde yanlış düşünce uyandırılan kişi belli bir davranışa sürüklenmekte ve buna zorlanmaktadır. Hile aldatıcı nitelikte olmalıdır.

Yargıtay CG.CEZA GENEL KURULU Esas:2019-264 Karar:2022-451 Karar Tarihi:15.06.2022

.Ayrıca hile aldatıcı nitelikte de olmalıdır. Vaad ile hile birbirine karıştırılmamalıdır. Ancak mağdurun yaşı, tecrübesizliği, içinde bulunduğu korku ve endişe hâli gibi nedenlerle esasen hür iradesi ile kabul etmeyeceği bir hususun vaad edilerek iradesinin kırılması durumunda hilenin varlığı kabul edilmelidir. Bu nedenle bir şeyin hile olup olmadığı her somut olaydaki koşullara göre değerlendirilmeli ve failin kandırılarak direncinin kırılıp kırılmadığı belirlenip sonuca ulaşılmalıdır.

Yargıtay CG.CEZA GENEL KURULU Esas:2012-1535 Karar:2013-400 Karar Tarihi:01.10.2013

Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK’nun 157. maddesinde; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise onbir bent halinde bu suçun nitelikli halleri sayılmıştır.

Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması, 2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması, 3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,

Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Yargıtay CG.CEZA GENEL KURULU Esas:2012-1535 Karar:2013-400 Karar Tarihi:01.10.2013

toplumda yaşayan insanlar üzerinde yoğun bir etkisi bulunan dini inanç ve duyguların istismarının önlenmesi amaçlanmış ve maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde de; “Birinci fıkranın (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi için, dinî inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

Bu aşamada muska ve istismar sözcükleri üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğüne göre muska; “İçinde dinsel veya büyüleyici bir gücün saklı olduğu sanılan, taşıyanı, takanı veya sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan bir nesne, yazılı kâğıt vb; üçgen biçiminde katlanmış olan şey; taşıyanı, takanı ya da sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan, içinde dinsel ve büyüsel bir gücün saklı olduğu sanılan doğal ya da yapay nesne; insan, hayvan, bitki, nesne ve ürünlerinin uygun düşen bir yerine asıldıkları, bağlandıkları, dikildikleri ya da konuldukları zaman onları ölüm, salgın, yersarsıntısı, su baskını, yıldırım, yangın, savaş, büyü, göz değmesi gibi daha birçok dokuncalardan koruduğuna ve onlara bolluk, varsıllık, iyi bir gelecek, aşılmaz bir güç sağladığına inanılan doğal ya da yapay nesnelerden her biri”,

İstismar ise, Arapça “semere” kelimesinden türetilmiş bir kelime olup TCK'nun 158/1-a maddesinde “sömürme” anlamında kullanılmıştır.

Uygulamada yerleşmiş kabule göre ise; dinin, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve yaratıcı kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünü olduğu, dini inancın dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duyguları olduğu, bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunduğu, bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kötüye kullanılması ve bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olması gerektiği açıklanmıştır.

Görüldüğü üzere, TCK'nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilirken, dinin, dini inanç ve duyguların ya da iyilik yapma hislerinin bir aldatma aracı olarak kullanılması aranmıştır. Önemli olan, dini inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle insanların aldatılması olup, aldatma aracı olarak kullanılan din veya mezhebin hangi din veya mezhep olduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Örneğin, fitre ya da zekat verileceğinden bahisle para toplanması, gerçekte cami yaptırma niyetinde olmayan bir kimsenin cami yaptıracağından veya yarım kalan camiyi bitireceğinden bahisle izinsiz olarak yardım toplaması ya da cemevi ya da kiliseye yardım duyurusuyla para istemesi veya Hz. İsa’nın dünyaya dönüşünü sağlamak için altyapı oluşturmak üzere para toplaması, cenaze için Kur'an-ı Kerim okunacağı ve ardından zekat verileceğinden ya da sözkonusu okumanın değerli bir ziynet eşyası üzerine yapılacağından bahisle yardım toplanması gibi durumlarda bir kısım dini inanç ve duyguların istismar edildiğinden sözedilebilecektir.

Yargıtay CG.CEZA GENEL KURULU Esas:2014-399 Karar:2015-272 Karar Tarihi:15.09.2015

"Dolandırıcılık suçunun;

a- Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle …

İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur"

Yorum Ekle

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.