Müşterek Çocuğun Yurtdışına Çıkış İzni

Yurtdışı Çıkış Muvafakatname

Çocuğun yurtdışına çıkabilmesi için eğer ebeveynler evli değil ise velayeti altında olmadığı ebeveyni; eğer evli ise her iki ebeveynin de onayının olduğu bir izin belgesi gereklidir. Bu izin belgesine Muvafakatname denir.

Müşterek Çocuğun Yurtdışına Çıkış İzni Nedir?

Velayet altında bulunan çocuğun yurtdışına çıkış için velayeti altında olmadığı ebeveyninden alınan izindir. Müşterek çocuğu olan boşanan çiftler arasında çıkan bu sorun çocuğun yurt dışına tek başına veya velayeti altında olduğu kişi ile beraber gitmesi olarak karşımıza çıkar.

Velayeti Annede Olan Çocuğun Babanın Onayı Olmaksızın Yurt Dışına Çıkışı

Türk hukuk kurallarına göre velayeti annede olan çocuğun yurtdışına seyahat, eğitim gibi sebeplerle çıkması durumunda babadan yurt dışına çıkış için izin alınmasına gerek yoktur. Fakat bazı durumlarda seyahat edilecek ülke yurtdışına çıkış için babadan alınacak izin belgesi talep edebilmektedir. Çocuğun yurt dışına çıkarılması olayında muvafakatnameye ihtiyaç olup olmadığı husus her somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterir.

Çocuğun Yurtdışına Çıkarılması Muvafakatname Nereden Alınır?

Yurtdışı için muvafakatname nasıl alınır? Çocuğun yurtdışına çıkışı için gerekli olan muvafakatname noterden alınmaktadır. Bu muvafakatnamenin geçerli olabilmesi için 18 yaşından küçük bireyin tüm yasal veli/vasileri tarafından imzalanmış olması gerekmektedir. Tüm noterlerde muvafakatname örneği bulunmaktadır.  Gideceğiniz ülkenin vize başvuru kuralına göre eklemeler yapılması gerekmektedir.

Çocuğun Yerleşmek Üzere Yurtdışına Çıkarılması

Boşanma ile beraber velayet verilen kişi müşterek çocuğa bakmakla yükümlü olsa da diğer ebeveynin de çocukla belirli günlerde görüşme hakkı bulunmaktadır. Eğer bu velayet hakkı suistimal edilirse diğer eş velayet hakkının yeniden incelenmesi için aile mahkemesine başvurarak velayetin kendisine geçmesini talep edebilir. Yani diğer eşin çocuk üzerinde olan hakları da gözetilmelidir. Çocukla ilgili bu durum Lahey Sözleşmesi gibi sözleşmelere de konu olmuştur. Müşterek çocuğun yerleşim yerinin başka ülkeye taşınması durumunda Lahey Sözleşmesi’ne göre diğer ebeveyn çocuğun iadesini talep edebilir.

Velayet Altındaki Çocuk İçin Yurtdışı Yasağı Konulabilir mi?

Velayeti olan eşin çocuğu kaçırmak gibi amaçlarla diğer tarafın çocuk ile olan haklarını kısıtlamak amacıyla yurtdışına çıkma durumu var ise çocuğun menfaati gözetilerek çocuğa yurtdışı yasağı getirilmesi mümkündür. Bunun için durumun delillerle ispatlanması gereklidir. Bahsi geçen deliller, kuvvetli şüphe niteliğinde olmalıdır.

18 Yaş Altı Yurtdışı Muvafakatname

18 yaşından küçük kişilerin yurt dışına çıkabilmesi ve vize başvurusunda bulunabilmesi için, yasal vasileri tarafından noter aracılığı ile verilmiş izin yazısına “muvafakatname” denir. 18 yaşından küçük kişiler yasal vasilerinin her ikisi olmadan yurt dışına seyahat edebilmesi için noter onaylı muvafakatname almak zorundadırlar.

Yurtdışı Muvafakatname Geçerlilik Süresi

Yurtdışına götürülecek olan çocuk için verilen muvafakatname son 6 ay içinde düzenlenmiş olmalıdır. Muvafakatname için ilgililer herhangi bir süre belirleyebilir. Belgede hangi süre belirlendiyse o süre geçerli olacaktır.

Yurtdışı Muvafakatname Ücreti 2023

Çocuğun Yurtdışına Çıkarılması Muvafakatname Noter Ücreti ne kadardır? Yurtdışı muvafakatname ücreti muvafakatin kapsamına göre değişiklik göstermektedir. Gideceğiniz noterde muvafakatname ücretini öğrenebilirsiniz.

Adli Kontrol Kararı ve Adli Kontrol Kararına İtiraz

Adli Kontrol Ne Demek?

Adli kontrol, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde şüpheli veya sanık hakkında uygulanan bir koruma tedbiridir. CMK m.109 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir. Yani adli kontrol ile tutuklamanın şartları aynıdır. Her iki tedbir için de kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı gerekmektedir. Bu şekilde bir somut delil var ise öncelikle adli kontrol uygulanmalıdır.

CMK m.101/2-d’de bu husus şu şekilde ifade edilmiştir:

“Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”

Adli Kontrol Kararı verilebilmesi İçin:

  • Şüpheli veya sanığın yaşlılığı,
  • Şüpheli veya sanığın ağır hastalığı,
  • Tutuklulukta geçen sürenin uzaması,
  • İddiaya konu suç için öngörülen cezanın ağır olması sebepleri önem taşımaktadır.

Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

 Adli Kontrol Tedbirleri 

Adli kontrol tedbirleri nelerdir? Adli kontrol tedbirlerinin hepsi Ceza Muhakemesi Kanunu 109. maddede belirtilmiştir.

  • Yurt dışına çıkamamak.
  • Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
  • Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
  • Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
  • Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
  • Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hakimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
  • Silah bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek.
  • Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
  • Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
  • Konutunu terk etmemek.
  • Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
  • Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

Tutuklama Yerine Adli Kontrol Kararı Uygulanması

Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremediği 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 16’ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adla kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

Hakkında mahkumiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması halinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de adli kontrol kararı verebilir.

Çocuklarda Adli Kontrol

Çocuk Koruma Kanunu Suça madde 20’de  sürüklenen çocuklar hakkında soruşturma veya kovuşturma evrelerinde adlî kontrol tedbiri olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinde sayılanlar ile aşağıdaki tedbirlerden bir ya da birkaçına karar verilebilir:

  • Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak.
  • Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek.
  • Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak.

Ancak bu tedbirlerden sonuç alınamaması, sonuç alınamayacağının anlaşılması veya tedbirlere uyulmaması durumunda tutuklama kararı verilebilir.

Adli Kontrol Kararını Kim Verir?

Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve Sulh Ceza Hakiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adli kontrol altına alınabilir.

Hakim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen (kendiliğinden) mahkeme tarafından karar verilir.

Adli Kontrol Süresi

Adli kontrol süresi ne kadar? Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.

Bu durumda adli kontrolde azami süre; ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde 2+1 yıl, ağır cezalık işlerde ise 3+3 yıl veya 3+4 yıldır.

Adli Kontrol Süresi Cezadan Düşer Mi?

CMK 109. madde 6. fıkraya göre; Adli kontrolde geçirilen süre cezadan mahsup edilmez. Ancak bu kuralın istisnaları mevcuttur:

  • Uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek
  • Konutunu terk etmemek

durumlarında hastanede ve ev hapsinde geçirilen süre cezadan mahsup edilecektir.

Ev hapsinde geçirilen süre cezadan düşer mi? Yukarıda belirttiğimiz gibi ev hapsinde geçirilen süre cezadan düşer. Ancak ev hapsinde (konutu terk etmeme) yükümlülüğü altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.

Adli Kontrol Kararına İtiraz

CMK m.111/2’ye göre Adli kontrol tedbirine itiraz edilebilir. Bu itiraz adli kontrolün koyulup kaldırılmasına ve değiştirilmesine ilişkin kararlara itiraz hakkını ifade etmektedir.

Sulh ceza hakimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu Asliye Ceza Mahkemesi hakimine aittir.

Adli Kontrol Kararına İtiraz Nereye Yapılır?

Sulh Ceza Hakimliğinin adli kontrol kararına itiraz o yargı çevresindeki Asliye Ceza Mahkemesine yapılacaktır. Bakırköy Sulh Ceza Hakimliğinin verdiği adli kontrol kararına itiraz Bakırköy Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesine yapılır.

Adli Kontrol Kararının Kaldırılması Talebi 

Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hakim veya mahkeme CMK 110. maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde adli kontrol tedbirinin kaldırılması talebini değerlendirir.

Adli Kontrol İmza İhlali

Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir.

Adli kontrol imza ihlali yapan kişi hakkında adli kontrol kararı kararı veren yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilecektir.

Tevdi Mahalli Tayini Davası

Tevdi Mahalli Ne Demek 

Tevdi kelimesi; herhangi bir şeyin verilmesi, teslim edilmesi anlamına gelmektedir. Tevdi mahalli tayini ise ödeme yerinin belirlenmesi anlamına gelmektedir.

Tevdi Mahalli Tayini Davası

Tevdi mahalli tayini davası kiracının kirayı yatırmak isteyip yatıramaması halinde açılmaktadır. Bazı ev sahipleri kiracıyı temerrüde düşürmek için banka hesabını kapatmakta ya da kirayı almaktan kaçınmaktadırlar.

Uygulamada, özellikle kiralayanın konutta ödemeli olarak gönderilen kira parasını almaktan imtina etmesi halinde ve kiracının talebi üzerine Sulh Hukuk Mahkemeleri tarafından yüzeysel inceleme ile evrak üzerinde tevdi mahalli tayini kararı verilir. Basit yargılama usulüne tabi olduğu için duruşma yapılmadan dosya üzerinden karar verilir.

Ev sahibinin evin anahtarını teslim almak istememesi durumu da bu duruma dahildir. Evi boşaltan kiracı ev anahtarını teslim etmek istemesi üzerine evin sahibi anahtarı almaktan kaçınırsa işte o zaman kiracı tevdi mahalli tayini talep edebilecektir.

Tevdi mahalli tayini TBK 107. maddede belirtilmiştir.

MADDE 107- Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir.
Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir.

Kiracının Temerrüde Düşmesi Ne Demek?

Türk Borçlar Kanunu’nun 313. maddesine göre kiracı kira bedelini ödemekle yükümlüdür. Kiracı, kira bedelini veya yan giderleri kira sözleşmesinde belirtilen tarihte ya da tarih aralığında eksiksiz olarak ödemezse temerrüde düşmüş olur.

Alacaklının Temerrüde Düşmesi Ne Demek?

Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, alacaklı temerrüde düşmüş olur.

Tevdi Mahalli Tayini Şartları

  • Ev sahibinin temerrüde düşmesi gerekir. Yani ev sahibinin kirayı almaktan kaçınması gerekir. Ev sahibinin temerrüde düşmesi halinde kiracı tevdi mahalli tayini davasını açabilecektir.

Tevdi Mahalli Tayini Yetkili Mahkeme

Tevdi mahalli tayini davasında yetkili mahkeme talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi yetkilidir.

Tevdi Mahalli Tayini Görevli Mahkeme

Tevdi mahalli tayini 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382. maddesinde sayılan Borçlar Hukukundaki çekişmesiz yargı işleri kapsamındadır. Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan tevdi mahalli tayini için de görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemeleridir.

Tevdi Mahalli Tayini Vekalet Ücreti

Tevdi mahalli tayininde davacı lehine karar verilmesi halinde davacı vekiline vekalet ücreti hükmedilecektir.

Tevdi Mahalli Tayini Harç

Tevdi mahalli tayini davası için başvurma harcı, vekalet harcı, gider avansı ve vekalet pulu masrafı ödenmektedir. Avukat olmadan açılacak olan davada vekalet harcı ve vekalet pulu masrafları ödenmez.

Tevdi Mahalli Tayini Değişik İş Mi?

Tevdi mahalli tayini davası Değişik İş olarak açılmaktadır. Hakim, tevdi mahalli tayini davası için işin esasına girmeden dosya hakkında karar vermektedir.

Tevdi Mahalli Tayini Kararına İtiraz Nereye Yapılır?

Tevdi mahalli tayini kararı veren mahkemeye itiraz yapılabilir. İtiraz yapıldıktan sonra Sulh Hukuk Hakimi duruşma açarak davaya bakacaktır. Duruşma sonunda verecek karar kesindir ve temyiz edilemez.

Tenkis Davası

Tenkis Nedir? 

Tenkis ne demek? Mirasta tenkis nedir? Tenkis kelime olarak “azaltma, indirme” anlamına gelmektedir. Mirasta tenkis ise, miras bırakanın yapmış olduğu sağlar arası ya da ölüme bağlı tasarruflarla saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarını ihlal etmesi durumunda sözü edilen mirasçılar tarafından talep edilebilen bir Miras Hukuku kurumudur.

Saklı Pay Nedir?

Mirasta saklı pay, mirasçıların yasal miras payının belirli bir oranıdır. Bir diğer adı da “zorunlu miras payı” dır.  Miras bırakan (muris) bu oranlar üzerinde tasarruf edemez. Saklı pay sahibi mirasçının saklı pay üzerindeki miras hakkı hiçbir şekilde ortadan kaldırılamaz. Saklı pay mirasçıları; birinci zümrede miras bırakanın altsoyu (birinci zümrenin tamamı) yani çocuklar, torunlar, torun çocuklarıdır. İkinci zümrede ölenin ana ve babası saklı pay sahibidirler. Saklı pay oranlarını öğrenmek için Miras Hesaplama Programımıza bakabilirsiniz.

Tenkis Davası Nedir? 

Mirasbırakan, yapmış olduğu sağlar arası kazandırmalar veya ölüme bağlı tasarruflar ile serbest tasarruf oranını aşarak saklı payları ihlal etmiş ise, bu durumda saklı paylarının karşılığını elde edemeyen mirasçılar mirasbırakanın serbest tasarruf oranını aşan kazandırmalarının tenkisini talep ve dava edebilirler (TMK m. 560/1).

Miras bırakan mirasçılarının saklı payları hariç olmak üzere, terekesinde her türlü tasarrufu gerçekleştirebilir. Bu tasarrufu gerçekleştirirken kimseden izin almak veya hesap vermek zorunda değildir.

Tenkis davası belirsiz alacak davası olarak açılabilir. a davacı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı ya da değeri belirterek bu davayı açabilecektir. (Yargıtay 1. HD, 2017/2295 E., 2017/3044K., T.31.05.2017)

Tenkis davasının kazanılması halinde, miras bırakan tarafından davalıya yapılmış bulunan kazandırmaların iade için ayrıca bir eda davası açılması gerekmez. Tenkis davası, tasarrufa konu malın lehtarın eline geçmiş olması halinde, eda istemini de kapsar.

Tenkise Tabi Kazandırmalar

Tenkise tabi kazandırmaları ikiye ayırabiliriz:

1-) Sağlararası kazandırmalar –  Bir diğer adı sağlararası tasarruflardır. Mirasbırakanın sağlığında yaptığı kazandırmalara denir. Örneğin; mirasbırakanın kız arkadaşına bir arabasını vermesi. Bu sağlararası bir kazandırma olacaktır.

2-) Ölüme Bağlı Tasarruflar – Miras bırakanın ölümünden sonra hüküm doğuracak emirlerini içeren bir hukuki işlemdir. Ölüme bağlı tasarruflar; vasiyetname, miras sözleşmesi birer ölüme bağlı tasarruftur.

Tenkis Davasında Sıra

Miras bırakanın saklı payları ihlal eden birden fazla tasarrufu varsa ve bu tasarrufların bazıları sağlararası, bazıları ise ölüme bağlı tasarruf biçiminde yapılmışsa, bu tasarrufların nasıl bir sıra izlenerek ve ne oranda tenkis edileceği kanunda belirtilmiştir.

“Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır. Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir.”

Tenkis Davasını Kimler Açabilir?

Saklı pay sahibi olan tüm mirasçılar tenkis davasını açabilir. Saklı payı ihlal edilen birden fazla mirasçının olması durumunda, bu kişiler tenkis davasını birlikte açabilecekleri gibi, ayrı ayrı da açabilirler. Ancak dava sonucunda verilen karar kişisel etkili olduğundan, yalnızca davanın tarafları arasında hüküm doğurur. Bu sebeple, dava açmamış ya da davaya katılmamış mirasçıların tenkis kararından yararlanabilmeleri mümkün değildir.

Mirasçı tenkis davası açma hakkını başkasına devredemez. Bu hakkı bizzat kendisi kullanmalıdır. Ayrıca tenkis davalarında mecburi dava arkadaşlığı yoktur.

Tenkis Davası Ne Zaman Açılır?

Tenkis davası açma süresi ne zaman? Tenkis davası mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilir. Çünkü saklı payın ve tasarruf edilebilir kısmın tespiti, terekenin miras bırakanın ölümü tarihindeki durumuna göre yapılabilir. Bu sebeple saklı pay sahibi olan  mirasçılar, henüz mirasbırakan hayattayken, miras bırakanın yaptığı tasarruflarla saklı payları zedelediği gerekçesiyle tenkis davası açamazlar.

Tenkis Davası Açma Şartları

  • Mirasbırakanın, mirasçıların saklı payını ihlal edecek tasarruflarda bulunması,
  • Mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması,

Tenkis Davasında Görevli Mahkeme

Mirasta tenkis davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Çünkü tenkis davası malvarlığına ilişkin bir davadır. Malvarlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Tenkis Davası Yetkili Mahkeme

Mirasta tenkis davası nerede açılır? Tenkis davasında miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkemedir. Yetkili mahkeme taraflarca ileri sürülmese bile hakim tarafından dikkate alınmalıdır.

Tenkis Davası Zamanaşımı

Mirasta tenkis davası zamanaşımı ne kadar? Mirasta tenkis davası açma süresi, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Tenkis davası zamanaşımına bağlı bir dava değildir. Hak düşürücü süreye bağlı bir davadır.

Tenkis Davası Hak Düşürücü Süre

Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. (TMK m.571/1)

Maddeden de anlaşılacağı üzere 1 ve 10 yıllık süreler söz konusudur. Bu süreler hak düşürücü süre niteliğindedir.

Mirasta Tenkis Hesabı Nasıl Yapılır?

Mirasta tenkis hesabı yapabilmek için öncelikle mirasbırakanın ölüm tarihindeki tereke mal varlığına bakılır. Mirasçılara düşecek olan saklı pay miktarı belirlenir. Belirlenen hususlar karşılaştırılarak tenkis hesabı yapılır. Tenkis hesabı yapmak sanıldığı kadar kolay değildir. Mahkeme aşamalarında hakim tenkis hesabı için uzman bilirkişi heyeti atamaktadır.

Tenkis Davasında Deliller

Tenkis davasında; saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı, tanık ve yemin de dahil olmak üzere, her türlü
delille ispatlanabilir.

Yargıtay, miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla hareket edip etmediğini belirlemek için bazı kriterler dikkate almaktadır. Bu kriterler şu şekildedir;

– Miras bırakan tarafından malvarlığının tamamının veya büyük bir bölümünün elden çıkarılması,
– Taşınmazların, değerinin çok altında satılması,
– Karma bağışlama yapılması, yani alınan ivaz ile malın değeri arasında büyük bir farkın bulunması,
– Bağışlamanın, görünüşteki muvazaalı satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesinin arkasına gizlenmesi,
– Kız çocuklarından mal kaçırılarak erkek çocuklarına verilmesi,
– Kazandırma yapılan kişiyle miras bırakan arasında yakın hısımlık bulunması,
– Yalnızca birinci veya ikinci eşten olan çocuklara kazandırmalarda bulunulması

Tenkis Davası Harç Hesaplama

Tenkis davalarında dava dilekçesinde gösterilen değer harca esas değer olup bağlayıcı değildir. Tenkis davası hukuki niteliği itibarıyla belirsiz alacak davası olduğundan davacının dava açarken talep konusunun miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmek mümkün değildir. Dava dilekçesinde
asgari bir miktar gösterilerek dava açılmalıdır.

Tenkis Davasında Vekalet Ücreti

Tenkis davası sonucunda, davayı kazanan taraf lehine yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine hükmedilir. Vekalet ücretinin tespitinde karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınır. Ancak, vekalet ücretine hükmedilebilmesi için, davayı kazanan tarafın davanın herhangi bir aşamasında davayı vekil aracılığıyla takip etmesi gerekir.

Reddi Miras Dilekçesi

                                            … SULH HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DAVACI                      :

ADRES                       :

VEKİLİ                        :

KONU                         : Mirasın reddi beyanının tespiti ve tescili ile, mirasın reddinin, mirası reddeden kişiden sonra gelen mirasçılara bildirilmesi istemimizi içerir.

AÇIKLAMALAR         :

1-) Müvekkilimizin babası … …, …/…/… tarihinde vefat etmiştir. (EK-1)

2-) Geriye kalan mirasçısı olarak murise ait taşınır, taşınmaz, borç, alacak ve nakit para gibi aktif ve pasifleri kabul etmeyip, muristen, müvekkilin payına düşen mirasın tamamının reddine karar verilmesini talep etmekteyiz.

3-) Müvekkilimizin reddi isteminin tespiti ve tescili ile, mirasın reddinin, mirası reddi sonrasında müvekkilimizin babasının mirasçısı konumuna gelen babaanne ve dedesine bildirilmesi için mahkemenize başvurulması zorunluluğu hasıl olmuştur.

HUKUKİ NEDENLER  : 4721 S. K. m. 605, 606, 609, 6100 S. K. m. 382-388

HUKUKİ DELİLLER    :  Ölüm belgesi, Nüfus kaydı, Mirasçılık belgesi ve tüm sair deliller

SONUÇ VE İSTEM   : Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, müvekkilimizin isteminin tespiti ve tescili ile, mirasın reddinin, müvekkilimiz adına vekaleten arz ve talep ederiz…./…/2023

Davacı Vekili

Av….

 

EKLER:  
1- Ölüm belgesi

2- Nüfus kaydı

3- Mirasçılık belgesi

4- Bir adet özel yetki içerir onaylı vekaletname örneği.

Gizli Çekilen Cinsel İçerikli Görüntülerin İfşası

İnternet kullanımının gelişmesi ve yayılmasıyla birlikte cinsel suçların işleniş şekilleri de değişmiştir. Çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik, cinsel şantaj gibi suçlar internetle birlikte daha fazla işlenmeye başlandı.

Rıza dışı çekilen cinsel ve özel görüntülerin özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ile ilgisi bulunmaktadır. Örneğin, kız arkadaşıyla veya eşiyle birlikte iken mahrem olan fotoğrafları veya videoları sosyal medya üzerinden yayınlanan kişinin özel hayatının gizliliği ihlal ediliyor demektir.

Gizli Fotoğraf Çekmenin Cezası 

Gizli fotoğraf çekmenin cezası var mı? Birinin gizlice fotoğrafını çekmek suç mu? Başkasının rızası olmadan gizli fotoğraf çekmenin cezası TCK m. 134’teki Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur. Kamusal alanda yani sokakta yapılan bir çekim, eğer haber amaçlı değilse ve üstün kamu yararı içermiyorsa, bu durumda gene kişinin izni gerekmektedir.

Çekilen fotoğraf cinsel içerikliyse ve kişinin izni yoksa yine suç oluşacaktır. Bu fotoğrafın sosyal medyada kullanılması halinde ise TCK m. 134/2’ye göre fail ceza alacaktır.

Sık karşılaştığımız durumlardan bir tanesi de eski sevgililerin birbirlerinin çıplak (özel) fotoğraflarını çekmesi durumudur. Eski sevgili olan kişiler bazen çıplak fotoğraflarını birbirine sosyal medya üzerinden atarken bazen de yan yana iken birbirlerini çekerler veya biri gizlice diğer kişinin çıplak fotoğrafını çeker.

Eğer rıza sonucu çıplak fotoğrafı çekmişse kişi bu suç sayılmaz. Ancak bu fotoğrafın kişinin rızası dışında internet ortamında yayılması halinde Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşacaktır. Ayrıca eğer kişi sonradan bu fotoğrafın silinmesini isterse, bu fotoğrafı bulunduran kişi söz konusu özel fotoğrafı silmek zorundadır.

Gizli Video Çekmek Suç Mu?

Gizli video çekmek suçtur. Özellikle başkasına ait cinsel içerikli video çekme suçlarıyla sık sık karşılaşmaktayız. Bu videoları cinsel şantaj için de çekenler vardır. Elde ettiği video ile mağdura şantaj yaparak maddi bir menfaat veya cinsel taciz için kullanabilir. Söz konusu video, eski sevgililerin cinsel birliktelik sırasında çekilmesiyle veya görüntülü konuşma programları üzerinden kayda alınarak elde edilebilir. Gizli video çekmek TCK’nın 134. maddesinin 1. fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşturur.

Kişinin mahremi niteliğindeki çıplak görüntülerinin, bilgisi dışında internet ortamında veya sosyal ağlarda yayımlanması halinde ise fail TCK’nın 134’üncü maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan cezalandırılır.

Gizli Video Çekimi Cezası

Gizli video çekme cezası nedir? Kişilerin özel hayatının gizliliğini gizli video ile ihlal eden kimse, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu videonun sosyal medyada ifşa edilmesi halinde kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası alacaktır.

Cinsel İçerikli Mesaj Göndermek Suç Mu?

Cinsel içerikli mesaj cezası nedir? Cinsel içerikli mesajlaşma suç mu?

Rızası olmadan bir kimseye cinsel amaçlı olarak mesaj atan kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Estetik Ameliyat Yargıtay Kararları

Meme Estetiği Hatası İle İlgili Yargıtay Kararı

Davacı vekili, müvekkili ile davalı doktor arasında 01.02.2013 tarihinde göğüs estetiği (göğüs büyütme) ameliyatı konusunda yapılan görüşme sonucu estetik müdahaleye karar verildiğini, bu aşamada hiçbir ölçüm yapmadan fotoğraf çekimi yapılmadan ve ayrıntılar sorulmadan sadece 300 cc yuvarlak silikon kullanılacağı ve bunun da 85 bedene tekabül edeceği bununla sorunun giderileceği, bedelinin de 5.000,00 TL olduğunu açıklayıp, bunların yanında vücudundan yağ alınarak göz kapağını ve alnını doldurup, bunun ileri yaşlarda kendisini daha iyi hissetmesine yol açacağını, bu işler için de 2.500,00 TL olmak üzere toplam 7.500,00 TL’ye anlaştıklarını, 2.000,00 TL kaparo istediğini, yapılan anlaşma ile 08.02.2013 tarihinde yapılan ameliyat sonrasında sol göğsünde aşırı bir şişlik ve göğüs uçlarında sarkma, aşağı doğru eğilim, aynı zamanda yüzüne yapılan dolgu ve aşırı şişlik nedeniyle de yüzünün tanınmaz hale geldiğini, davalı doktorun yapılan görüşmede müvekkiline 300 cc olması gerekirken 260 cc uyguladığını söylediğini, göğüs şekillerinin simetrik olmadığını, uçlarının aşağı sarktığını, sol göğsün aşırı şiş olması nedeniyle tekrar ameliyat gerektiğini, 2. ameliyatın 11 gün sonra yapıldığını, sonuçlarının ilk ameliyata göre daha vahim sonuçlar doğurduğunu, göğüsleri arasında 4-5 parmak boşluk kaldığını, koltuk altına yeni kesiler açtığını, bu kesilerin yanlış yerden açılması nedeniyle silikonların koltuk altına denk geldiğini ve yana dönüp uyumasının mümkün olmadığını, davalının bu ayıplı eylemi nedeniyle müvekkilinin en az 2 kez daha ameliyat olması ve bu ameliyatlar için 6’şar ay beklemesi gerektiğini, bu yapılacak ameliyatların davalının yanlış kesileri nedeniyle çözüm olamayacağının bilindiğini, ödeme gücü de bulunmadığını, yapılması gerekecek yeni ameliyat ve masraflarının maddi tazminat talepleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, yine davalı ile botoks uygulaması yönünde herhangi bir anlaşma bulunmamasına rağmen davalının vermiş olduğu faturalardan her iki ameliyatta da botoks uyguladığının anlaşıldığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiş, 08.01.2014 tarihli dilekçesiyle de, maddi tazminat istemini 4.500,00 TL ameliyat ve hastane masrafları, 500,00 TL’de çalışılamayan süre nedeniyle gelir kaybı olduğunu açıklamıştır.

Davalı vekili ise, gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerin tamamının davacının bilgisi ve onamı dahilinde gerçekleştirildiğini, her iki müdahalenin de olumlu ve olumsuz yönlerinin tamamının anlatıldığını, davacının talep ettiği gibi 260 cc ölçüsündeki silikon protezlerin göğsüne yerleştirildiğini, ameliyatın son derece başarılı geçtiğini, daha sonra göğüslerine 300 cc ölçüsündeki silikon protez katılmasının talep ettiğini, ilk tıbbi müdahalenin başarılı sonuç vermesine rağmen bu talebi üzerine ayrıntılı onam formu aldığını ve bu operasyonun da kendi istemi ile gerçekleştirildiğini, bu ameliyat sonrasında da psikolojisini rahatlatamadığını, kalitesiz silikon kullanmadığını, dünyaca bilinen “Allergan” marka protez kullanıldığını, göğüs uçlarıyla ilgili herhangi bir müdahalesinin bulunmadığını, iki meme arasındaki genişlik ameliyat öncesindeki gibi olduğunu, maksimum 0,5-1 cm arasında değişikliğe uğradığını, silikon protezin kas altında cep hazırlanırken kasın göğüs kemiğine (sternum) liflerin fazla zorlanamayacağını, davacı tarafın iddialarının tıp literatürü ile bağdaşmadığını, müvekkilinin kusursuz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun vermiş olduğu 05.11.2014 tarihli raporuyla yapılan muayeneye göre her iki meme altında yaklaşık 5 cm’lik yara nedbe izlerinin meme büyütme yara insizasyonlarına bağlı olduğunun anlaşıldığı, her iki meme arasındaki hafif asimetrinin meme büyütme operasyonu sonrası beklenen bir komplikasyonu olduğu ve her iki memede yana kaymanın da protezin yer değiştirmesine bağlı her türlü özene rağmen oluşabilen, herhangi bir tıbbi ihmâl ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, söz konusu durumun sekonder müdahalelerle düzeltilebileceği cihetle davalı hekime atfı kabil bir kusur tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora itiraz üzerine alınan öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi kurulun 09.10.2015 tarihli raporunda da aynı görüşle hekimin kusurlu bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkemece hükme esas alınan raporların dosya kapsamı ile bağdaştığı söylenemez. Şöyle ki, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Davacı, göğüslerinin büyütülmesi ve göz kapağı için estetik gayeyle davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.

Diğer yandan yüklenicinin borçları TBK’nın 471. maddesinde düzenlenmiş olup, (1) Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. (2) Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır. Denilmiş olup, Yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı da açıklanmıştır.

Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin (hekimin) sorumluluğundadır.

Diğer yandan, 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standartın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis yada tedavi aşamasında yada müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık yada yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki estetik müdahalelerde de uygulanacağının kabulü zorunludur. Öte yandan ayrıca 5. maddede, aydınlatılmış rıza alınması zorunluluğu açık bir şekilde düzenlenmiştir.

Öte yandan, davacıya uygulanan işlem tıbbi müdahale olduğu için ve hastane ortamında yapılması nedeniyle yürürlükteki mevzuata göre de hastane kayıtlarının tam olarak tutulması zorunluluğu bulunmakta, hekimin hastadan onamını alma yükümlüğü de bulunmaktadır. Nitekim, 1279 sayılı Yasa’nın 70. maddesi uyarınca ağır tıbbi müdahalelerde hastanın rızasının alınması zorunluluğu da bulunmaktadır. Ayrıca Hususi Hastaneler kanunu uyarınca çıkartılan Hasta Hakları Yönetmeliği’nde de hastane kayıtlarının tam olarak tutulmasına ilişkin 7. ve 16. maddelerinde düzenlemeler bulunmakta olup, hastaya ait kayıtların da noksansız olarak tutulması zorunludur.

Mahkemece alınan Adli Tıp Raporunda, sonuç kısmında, ilk ameliyatta takılan 260 cc’lik meme protezi ve göbekten yağ alınarak göz kapaklarına enjeksiyon uygulamaları yapıldığı, işlem sonrasında yüzünün ve gözünün çok şiştiği operasyondan sonra kişinin göğüs büyüklüğünü yeterli bulmaması üzerine tekrar göğüs ölçülerini büyütmek istediği, ilgili hekimin bu işlem için erken olduğunu söylemesine rağmen kişinin tüm komplikasyonları ilgili hekimden dinleyerek ameliyatın yapılmasını istediği yazılı onam olarak belirtildiği, her iki göğsüne 300 cc’lik allergan jel protezin takıldığı, kişinin her iki göğüs araladığının geniş olmasından, yan yatamadığından şikayetçi olduğunu ifade ettiği, kişinin muayenesine her iki meme altında yaklaşık 5 cm’lik yara nedbe izlerinin meme büyütme yara inzisyonlarına bağlı olduğunun anlaşıldığı, her iki meme arasındaki hafif asimetrinin meme büyütme operasyonu sonrası beklenen bir komplikasyonu olduğu ve her iki memede yana kaymanın da protezin yer değiştirmesine bağlı her türlü özene rağmen oluşabilen herhangi bir ihmal ve kusur izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, söz konusu durumun sekonder müdahalelerle düzeltilebileceğinden bahisle kusur bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.

Somut olay değerlendirildiğinde, davacıya yapılan estetik müdahalenin sonucu itibariyle iş sahibi yararına sonuç vermediği gibi, 1. operasyon öncesi onamda aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve kayıtların tam olarak tutulmadığı, eser sözleşmesi niteliği gereğince yüklenicinin edimini tam olarak yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği ve kusurlu bulunduğu, komplikasyon konusunda aydınlatılmanın yetersiz olduğu gibi, komplikasyon yönetiminin de yeterli olmadığı dosya kapsamı ile anlaşıldığından, Adli Tıp Kurumu’nun yeterli gerekçe içermeyen raporuna dayanılması ve bu raporun tekrarı mahiyetindeki 2. rapor da gözetilerek karar verilmesi hatalı olmuştur.

Bu nedenlerle mahkemece yapılacak iş, davalı hekimin kusurlu olduğu gözetilerek davacının istek kalemleri değerlendirilerek eserin kabule icbar edilemeyecek derecede ayıplı olmamakla birlikte adli tıp raporunda belirtilen müdahalelerin neler olduğu ve tür ameliyatlarla ve ne miktarda giderilebileceği konusunda rapor alınıp, davacının gelir kaybı ve manevi tazminatla ilgili istek kalemleri de değerlendirilip, hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir.

Karar bu nedenlerle bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMAMSINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 03.07.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

Menfi Tespit Davası

Menfi Tespit Davası Nedir?

Borçlunun, icra takibinden önce veya takip sırasında, takip konusu alacağın borçlusu olmadığı için tespitinin genel mahkemede açabileceği davaya “menfi tespit davası” denir. Tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası İcra İflas Kanununda bu tanımla yer bulmuştur.

Borçlunun borcunu icra dairesine ödemesi durumunda artık menfi tespit davası açılamaz. Bundan sonra borçlunun aslında borcu olmadığı halde ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu dava istirdat davasıdır.

Menfi tespit davası açma şartları;

Okumaya devam et

Alt Kira Sözleşmesi ve Alt Kiracı

Alt Kira Nedir?

Alt kira; kiralanan yerin kullanım hakkının üçüncü kişiye devredilmesi durumudur. Konut ve çatılı işyerlerine tabi taşınmazların alt kiralaması Türk Borçlar Kanunu genel hükümlere tabidir.

Alt Kira TBK 322. maddede belirtilmiştir.

TBK m. 322Kiracı, kiraya verene zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak koşuluyla, kiralananı tamamen veya kısmen başkasına kiraya verebileceği gibi, kullanım hakkını da başkasına devredebilir.
Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya verenin yazılı rızası olmadıkça, kiralananı başkasına kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da devredemez.
Alt kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka biçimde kullandığı takdirde kiracı, kiraya verene karşı sorumlu olur. Bu durumda kiraya veren, kiracısına karşı sahip olduğu hakları alt kiracıya veya kullanım hakkını devralana karşı da kullanabilir. 

Asıl Kira Sözleşmesinin Sona Ermesinin Alt Kira Sözleşmesine Etkisi

Alt kira sözleşmesi yapılırken iki ayrı sözleşme karşımıza çıkacaktır. İlk kira sözleşmesi taşınmazı kiralayan asıl kiracı ve kiralayan arasında kurulan sözleşmedir. İkinci kira sözleşmesi ise asıl kiracı ile alt kiracı arasında kurulan sözleşmedir.

Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre asıl kira sözleşmesinin sona ermesi halinde alt kira sözleşmesi de kendiliğinden sona erecektir. 

Alt Kiraya Verme Yasağı

Kira sözleşmesi kurulduktan sonra, el yazısı ile taşınmazın kiraya verilebileceği yazılmış ve kira sözleşmesine eklenmiş ise işbu şartı geçerli olarak kabul edebilmek için el yazısı ile eklenen bölümün kiraya veren tarafça paraf edilmesi gerekir. Kiraya veren tarafından el yazısı ile eklenen kısım paraf edilmemiş ise kira sözleşmesine eklenen “alt kiraya verilir” hükmü geçersiz ve yok hükmünde kabul edilecektir.

Alt Kira Yasağına Aykırılık

Kira sözleşmesinde devir yasağı olmasına rağmen söz konusu taşınmaz üçüncü bir kişiye kiraya verilmiş ise asıl kiracıya karşı ihtarname gönderilerek yasada öngörülen süre içinde (30 gün) sözleşmeye aykırılığın giderilmesi ve sözleşme aslına dönmesi istenmelidir.

Gönderilen ihtarnameye rağmen sözleşmeye aykırılık giderilmez ise Türk Borçlar Kanunu 316. madde gereği sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliye davası açılabilir

TBK Madde 316 – Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri kirasında, en az otuz gün süre vererek, aykırılığın giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.

Alt Kiracı Nasıl Tahliye Edilir?

Asıl kiracıya karşı tahliye kararı alınıp icra yoluyla tahliyesine gidildiği zaman alt kiracının tahliyesi sağlanır. Asıl kiracının icra yoluyla tahliye edileceği durumda alt kiracı kiracılık sıfatının devam ettiği iddiasında bulunamayacaktır.

Asıl kiracıya karşı tahliye kararı alınarak icra yoluyla tahliyeye gidildiği zaman İcra İflas Kanunu 276. maddesi devreye girer.

İİK Madde 276 – Tahliyesi istenen yerde kiracıdan başka bir şahıs bulunur ve işgalde haklı olduğuna dair
resmi bir vesika gösteremezse derhal tahliye olunur.

Alt Kiralama Cezası

Asıl kiracı, kiralayan kişinin muvafakati olmamasına rağmen taşınmazı üçüncü bir kişiye kiraya vermişse bu kişi herhangi bir ceza almaz. Ancak Borçlar kanununda doğan tazminat hakları saklıdır.

Mirasçılık Belgesi Dava Dilekçesi

Mirasçılık Belgesi Dilekçe Örneği

                              BAKIRKÖY NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

Davacı : Talat BAKAN (T.C ….)
Adres:

Davalı : Hasımsız

Konu :  Babam Faik BAKAN’a ait mirasçılık belgesi talebidir.

Açıklamalar : Babam Faik BAKAN (T.C ….) vefat etmiş olup, mirasbırakanın mirasçıları olarak geriye;

1-Eşi olan Hafize BAKAN (Sağ)
2-Oğlu Talat…  (Sağ )
3-Kızı Aysel … (Sağ )
4-Kızı Birsel …(Sağ) kalmışlardır.

Hasılı, Miras intikal işlemleri için mirasçılık belgesine ihtiyaç olduğundan, babam Faik BAKAN’a ait mirasçılık belgesinin verilmesi için Mahkemenize başvurmak zarureti doğmuştur.

Hukuki Sebepler : MK ve ilgili mevzuat hükümleri.

Deliller : Nüfus kayıtları, gömme izin kağıdı ve sair deliller.

Netice-i Talep : Yukarıda arz ve izah ettiğimiz sebeplerle;
Müteveffa Faik BAKAN’ın nüfus kayıtlarının celbi ile mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesinin tarafımıza verilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim.

Davacı

Talat BAKAN

Daha ayrıntılı bilgi ve hukuki destek için bizimle İLETİŞİME geçebilirsiniz.