Kategori: Miras Hukuku

Tenkis Davası

Tenkis Nedir? 

Tenkis ne demek? Mirasta tenkis nedir? Tenkis kelime olarak “azaltma, indirme” anlamına gelmektedir. Mirasta tenkis ise, miras bırakanın yapmış olduğu sağlar arası ya da ölüme bağlı tasarruflarla saklı pay sahibi mirasçıların saklı paylarını ihlal etmesi durumunda sözü edilen mirasçılar tarafından talep edilebilen bir Miras Hukuku kurumudur.

Saklı Pay Nedir?

Mirasta saklı pay, mirasçıların yasal miras payının belirli bir oranıdır. Bir diğer adı da “zorunlu miras payı” dır.  Miras bırakan (muris) bu oranlar üzerinde tasarruf edemez. Saklı pay sahibi mirasçının saklı pay üzerindeki miras hakkı hiçbir şekilde ortadan kaldırılamaz. Saklı pay mirasçıları; birinci zümrede miras bırakanın altsoyu (birinci zümrenin tamamı) yani çocuklar, torunlar, torun çocuklarıdır. İkinci zümrede ölenin ana ve babası saklı pay sahibidirler. Saklı pay oranlarını öğrenmek için Miras Hesaplama Programımıza bakabilirsiniz.

Tenkis Davası Nedir? 

Mirasbırakan, yapmış olduğu sağlar arası kazandırmalar veya ölüme bağlı tasarruflar ile serbest tasarruf oranını aşarak saklı payları ihlal etmiş ise, bu durumda saklı paylarının karşılığını elde edemeyen mirasçılar mirasbırakanın serbest tasarruf oranını aşan kazandırmalarının tenkisini talep ve dava edebilirler (TMK m. 560/1).

Miras bırakan mirasçılarının saklı payları hariç olmak üzere, terekesinde her türlü tasarrufu gerçekleştirebilir. Bu tasarrufu gerçekleştirirken kimseden izin almak veya hesap vermek zorunda değildir.

Tenkis davası belirsiz alacak davası olarak açılabilir. a davacı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktarı ya da değeri belirterek bu davayı açabilecektir. (Yargıtay 1. HD, 2017/2295 E., 2017/3044K., T.31.05.2017)

Tenkis davasının kazanılması halinde, miras bırakan tarafından davalıya yapılmış bulunan kazandırmaların iade için ayrıca bir eda davası açılması gerekmez. Tenkis davası, tasarrufa konu malın lehtarın eline geçmiş olması halinde, eda istemini de kapsar.

Tenkise Tabi Kazandırmalar

Tenkise tabi kazandırmaları ikiye ayırabiliriz:

1-) Sağlararası kazandırmalar –  Bir diğer adı sağlararası tasarruflardır. Mirasbırakanın sağlığında yaptığı kazandırmalara denir. Örneğin; mirasbırakanın kız arkadaşına bir arabasını vermesi. Bu sağlararası bir kazandırma olacaktır.

2-) Ölüme Bağlı Tasarruflar – Miras bırakanın ölümünden sonra hüküm doğuracak emirlerini içeren bir hukuki işlemdir. Ölüme bağlı tasarruflar; vasiyetname, miras sözleşmesi birer ölüme bağlı tasarruftur.

Tenkis Davasında Sıra

Miras bırakanın saklı payları ihlal eden birden fazla tasarrufu varsa ve bu tasarrufların bazıları sağlararası, bazıları ise ölüme bağlı tasarruf biçiminde yapılmışsa, bu tasarrufların nasıl bir sıra izlenerek ve ne oranda tenkis edileceği kanunda belirtilmiştir.

“Tenkis, saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır. Kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve sağlar arası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir.”

Tenkis Davasını Kimler Açabilir?

Saklı pay sahibi olan tüm mirasçılar tenkis davasını açabilir. Saklı payı ihlal edilen birden fazla mirasçının olması durumunda, bu kişiler tenkis davasını birlikte açabilecekleri gibi, ayrı ayrı da açabilirler. Ancak dava sonucunda verilen karar kişisel etkili olduğundan, yalnızca davanın tarafları arasında hüküm doğurur. Bu sebeple, dava açmamış ya da davaya katılmamış mirasçıların tenkis kararından yararlanabilmeleri mümkün değildir.

Mirasçı tenkis davası açma hakkını başkasına devredemez. Bu hakkı bizzat kendisi kullanmalıdır. Ayrıca tenkis davalarında mecburi dava arkadaşlığı yoktur.

Tenkis Davası Ne Zaman Açılır?

Tenkis davası açma süresi ne zaman? Tenkis davası mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilir. Çünkü saklı payın ve tasarruf edilebilir kısmın tespiti, terekenin miras bırakanın ölümü tarihindeki durumuna göre yapılabilir. Bu sebeple saklı pay sahibi olan  mirasçılar, henüz mirasbırakan hayattayken, miras bırakanın yaptığı tasarruflarla saklı payları zedelediği gerekçesiyle tenkis davası açamazlar.

Tenkis Davası Açma Şartları

  • Mirasbırakanın, mirasçıların saklı payını ihlal edecek tasarruflarda bulunması,
  • Mirasçıların saklı paylarını elde edememiş olması,

Tenkis Davasında Görevli Mahkeme

Mirasta tenkis davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Çünkü tenkis davası malvarlığına ilişkin bir davadır. Malvarlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Tenkis Davası Yetkili Mahkeme

Mirasta tenkis davası nerede açılır? Tenkis davasında miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkemedir. Yetkili mahkeme taraflarca ileri sürülmese bile hakim tarafından dikkate alınmalıdır.

Tenkis Davası Zamanaşımı

Mirasta tenkis davası zamanaşımı ne kadar? Mirasta tenkis davası açma süresi, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Tenkis davası zamanaşımına bağlı bir dava değildir. Hak düşürücü süreye bağlı bir davadır.

Tenkis Davası Hak Düşürücü Süre

Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. (TMK m.571/1)

Maddeden de anlaşılacağı üzere 1 ve 10 yıllık süreler söz konusudur. Bu süreler hak düşürücü süre niteliğindedir.

Mirasta Tenkis Hesabı Nasıl Yapılır?

Mirasta tenkis hesabı yapabilmek için öncelikle mirasbırakanın ölüm tarihindeki tereke mal varlığına bakılır. Mirasçılara düşecek olan saklı pay miktarı belirlenir. Belirlenen hususlar karşılaştırılarak tenkis hesabı yapılır. Tenkis hesabı yapmak sanıldığı kadar kolay değildir. Mahkeme aşamalarında hakim tenkis hesabı için uzman bilirkişi heyeti atamaktadır.

Tenkis Davasında Deliller

Tenkis davasında; saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı, tanık ve yemin de dahil olmak üzere, her türlü
delille ispatlanabilir.

Yargıtay, miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacıyla hareket edip etmediğini belirlemek için bazı kriterler dikkate almaktadır. Bu kriterler şu şekildedir;

– Miras bırakan tarafından malvarlığının tamamının veya büyük bir bölümünün elden çıkarılması,
– Taşınmazların, değerinin çok altında satılması,
– Karma bağışlama yapılması, yani alınan ivaz ile malın değeri arasında büyük bir farkın bulunması,
– Bağışlamanın, görünüşteki muvazaalı satış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesinin arkasına gizlenmesi,
– Kız çocuklarından mal kaçırılarak erkek çocuklarına verilmesi,
– Kazandırma yapılan kişiyle miras bırakan arasında yakın hısımlık bulunması,
– Yalnızca birinci veya ikinci eşten olan çocuklara kazandırmalarda bulunulması

Tenkis Davası Harç Hesaplama

Tenkis davalarında dava dilekçesinde gösterilen değer harca esas değer olup bağlayıcı değildir. Tenkis davası hukuki niteliği itibarıyla belirsiz alacak davası olduğundan davacının dava açarken talep konusunun miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmek mümkün değildir. Dava dilekçesinde
asgari bir miktar gösterilerek dava açılmalıdır.

Tenkis Davasında Vekalet Ücreti

Tenkis davası sonucunda, davayı kazanan taraf lehine yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine hükmedilir. Vekalet ücretinin tespitinde karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınır. Ancak, vekalet ücretine hükmedilebilmesi için, davayı kazanan tarafın davanın herhangi bir aşamasında davayı vekil aracılığıyla takip etmesi gerekir.

miras paylaşım

Miras Paylaşım Sözleşmesi (Miras Taksim Sözleşmesi)

Miras paylaşım sözleşmesi, paylaşmanın mirasçılar için bağlayıcı hale gelmesini sağlayan hukuki bir işlemdir. Miras paylaşım sözleşmesi,  Miras Taksim Sözleşmesi, Miras Paylaşma Sözleşmesi, Miras Taksim Anlaşması gibi terimlerle de ifade edilmektedir.

Miras taksim sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte artık sözleşmenin konusunu oluşturan tereke unsurları bakımından paylaşmadan kaynaklı problemler ortadan kalkar. Yani mirasçıların mirası paylaşma sorunu miras paylaşım sözleşmesiyle birlikte ortadan kalkacaktır.

Miras paylaşma sözleşmesi terekede yer alan tüm unsurları kapsamak zorunda değildir mirasçılar, terekedeki bazı unsurların paylaşılması konusunda anlaşıp diğer unsurların paylaşılmasını erteleyebilirler. Böyle bir durumda, sözleşmede belirtilen unsurlar bakımından sözleşme hükümleri geçerli olacaktır. Sözleşmede belirtilmeyen unsurlar ise miras ortaklığına dahil olmaya devam eder.

Mirasın Açılmasından Önce Yapılan Paylaşma Sözleşmesi

Türk Medeni Kanunu 678. maddeye göre, mirasçıların kendi arasında veya üçüncü bir kişi ile yapacağı paylaşma sözleşmesi mirasbırakanın katılmadan veya izni olmaksızın yapılmışsa bu sözleşme geçersizdir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.

Görüldüğü üzere Türk Medeni Kanunu, açılmamış miras hakkında yapılan sözleşmelerin geçerliliğini mirasbırakanın katılması veya izni şartına bağlamıştır.

Mirasın açılmasından önce yapılan paylaşma sözleşmesi, sağlararası bir hukuki işlemdir. Bu sözleşme borçlar hukuku alanında hüküm ve sonuç doğurur. Bu sözleşmenin Miras Hukuku bakımından tek sonucu, sözleşmenin ifa edilmesi mümkün olduğu takdirde paylaşmanın tamamlanmasını sağlamaktır.

Mirasın açılmasından önce yapılan paylaşma sözleşmesinde miras bırakan taraf değildir. Bu nedenle mirasbırakan herhangi bir borç altına girmez. Ancak sözleşme yapılırken mirasbırakanın bulunması gerekir.

Peki mirasbırakan sözleşmeye konu mallar üzerinde tasarruf yetkisine sahip midir? Sözleşmeye katılmış olan mirasbırakan sözleşmeye konu edilmiş mal ve hakları başkalarına devredebilir. Mirasçıların sözleşmeyi ileri sürerek bu devirlere engel olmaları mümkün değildir.

Mirasın Açılmasından Sonra Yapılan Paylaşma Sözleşmesi

Mirasın açılmasından sonra yapılan paylaşma sözleşmesini ikiye ayırmak gerekir. Bunlar “haricen taksim sözleşmesi” ve “yazılı paylaşma sözleşmesi” dir.

1-) Elden Paylaşma Sözleşmesi

Elden paylaşma yerine öğretide “aynen paylaşma”, “haricen taksim” ya da “fiili taksim” terimleri de kullanılmaktadır. Yargıtay kararlarında ise özellikle taşınmazların yazılı paylaşma sözleşmesi dışında paylaşılmasını ifade etmek üzere “haricen taksim” ve “fiili taksim” ifadelerine sıklıkla yer verilmektedir.

TMK 676/1 de ifade edilen elden paylaşma sözleşmesi mirasçılar açısından bağlayıcıdır. Yani bu sözleşme yapıldıktan sonra mirasçılar vazgeçemezler.

Elden paylaşma sözleşmesinde terekede bulunan taşınır bir mal mirasçılardan birine verilmesi kararlaştırılmış ise, o malın zilyetliğinin o mirasçıya devredilmesi gerekmektedir. Tapuya kayıtlı taşınmazların elden paylaşma sözleşmesine konu olup olamayacağı tartışmalıdır. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların ise elden paylaşma sözleşmesi ile paylaşılabilir.

Mirasçılar bir tane elden paylaşma sözleşmesi yapabileceği gibi birden fazla sözleşme de yapabilecektir.

2-) Yazılı Paylaşma Sözleşmesi 

Mirasçılar arasında, terekedeki unsurların hak sahibine geçirilmesi taahhüdünü içeren sözleşmeye “yazılı paylaşma sözleşmesi” denir. TMK 676/1 maddesine göre yazılı paylaşma sözleşmesi mirasçılar açısından bağlayıcıdır.
Yazılı paylaşma sözleşmesi elden paylaşma sözleşmesine göre daha güvenli bir yol olarak kabul edilir. Özellikle tapuya kayıtlı taşınmazlarda yazılı paylaşma sözleşmesi daha garantili bir yoldur

Mirasçılar birden fazla yazılı paylaşma sözleşmesi yapabilir.

Miras Paylaşım Sözleşmesi Şekil Şartı 

Miras paylaşma sözleşmesinin en önemli şekil şartı sözleşmenin yazılı olmasıdır. Yazılı olmayan miras paylaşma sözleşmesi geçerli değildir.

Sözleşme sadece mirasçılar arasında düzenlenecekse noterde yapılması zorunlu değildir. Mirasçılar kendi aralarında yazılı olarak miras paylaşma sözleşmesi yapabilir. Ancak Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez, sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar.

Miras Paylaşım Sözleşmesinin Geçerliliği 

Türk Borçlar Kanunundaki sözleşmelerin geçerliliği için aranan şartlar paylaşma sözleşmesi bakımından da aranmalıdır.

Miras Paylaşım Sözleşmesinin Geçerlilik Koşulları 

1-) Ehliyet 

Miras paylaşma sözleşmesinin geçerli olabilmesinin ilk şartlarından biri sözleşmeye katılan bütün mirasçıların hukuki işlem ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Mirasçılardan biri bile tam ehliyetsiz olduğu halde sözleşmeye katılmışsa bu sözleşme kesin hükümsüz olur. Çünkü tam ehliyetsizlerin hukuki işlem ehliyeti bulunmamaktadır. Sözleşmeye katılan tam ehliyetsiz mirasçının yasal temsilcisi sonradan paylaşma sözleşmesine onay vermiş olsa bile bu durum sözleşmeyi geçerli hale getirmez.

2-) Şekil 

Mirasın açılmasından önce yapılan paylaşma sözleşmelerinde en önemli şekil şartlarından biri mirasbırakanın sözleşmeye katılması veya izni durumudur. TMK 678. madde hükmüne göre bu sözleşmelerin mirasbırakanın katılması veya izni bulunmadığı takdirde geçersiz olacağı açıkça belirtilmiştir.

Elden paylaşma sözleşmesi kural olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Elden paylaşma sözleşmesi kural olarak herhangi bir şekle bağlı değildir. Örnek vermek gerekirse; terekede bulunan 5 kilo altının eşit oranda paylaşılması konusunda sözlü olarak anlaşan mirasçılar, söz konusu arabaları fiilen aldıkları takdirde aralarında elden paylaşma sözleşmesi kurulmuş olacaktır.

TMK 676/3 hükmüne göre, paylaşma sözleşmesinin geçerliliğinin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu belirtilmiştir. Yapılacak olan bu sözleşmede tarihin belirtilmesi zorunlu değildir. Ancak sonradan ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar bakımından sözleşmeye tarih konulması yararlı olacaktır.

3-) İrade Sakatlığının Bulunmaması 

Miras paylaşım geçerli olarak kurulabilmesi için tarafların iradelerinin sakat olmaması gerekir. Yanılma, aldatma ve korkutma gibi irade sakatlığının bulunması halinde sözleşmenin iptali talep edilebilecektir.

4-) Aşırı Yararlanmanın Bulunmaması 

Mirasçılardan birinin zor durumda kalması, düşüncesizliği ya da deneyimsizliği yüzünden miras paylaşım sözleşmesinde diğer mirasçılara göre kendisine çok daha az pay düşmesi halinde ortada aşırı yararlanma durumu vardır. Ancak bunların dışında fazla pay alan mirasçı veya mirasçıların diğerini sömürme kastı ile hareket etmesi de gerekmektedir.

Aşırı yararlanma durumunda sözleşmenin iptali istenebilecektir.

5-) Sözleşmenin Muvazaalı Olması 

Mirasçıların 3. kişileri aldatmak amacıyla paylaşma sözleşmesi yapması halinde mirasçıların alacaklıları tasarrufun iptali davası açarak paylaşma sözleşmesinin geçersizliğini ileri sürebilir. Muvazaa ile ilgili detaylı bilgi için Muris Muvazaası adlı makalemize bakabilirsiniz.

Miras Paylaşım Sözleşmesi İptali 

Mirasçılar, paylaşma sözleşmesinin geçersizliğinin tespitine yönelik dava açabilirler. Şekle aykırılıktan dolayı sözleşmenin kesin hükümsüz olduğunun tespiti istenebileceği gibi, sözleşmenin geçersizliğinin tespiti istenerek sözleşme iptal edilebilecektir.

Miras paylaşma Sözleşmesi’nin iptali için açılacak olan davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir. Sözleşmede terekede konu olan taşınmazların bulunması halinde ise paylaşma sözleşmesinin ifa durumuna göre yetkili mahkeme değişebilecektir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Muvazaalı Olarak Yapılması 

Tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uygun olmayan ve hukuki sonuç doğurmasını istemedikleri bir görünüş meydana getirme konusunda anlaşmaları ile muvazaa ortaya çıkmaktadır.

Muvazaa, “Mutlak Muvazaa” ve “Nisbi Muvazaa” olmak üzere iki çeşittir.

Mutlak muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatma kastıyla aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan ve kendi iradelerini yansıtmayan görünürde bir işlem yaparlar. Burada asıl amaç hukuki bir işlem yapmak değil, görünürde yapılan işlem ile üçüncü kişileri aldatmaktır. Mutlak muvazaa ile yapılan kazandırmalar geçersiz olur. Borçlu bir kişinin, alacaklılarının haczinden kurtulmak amacıyla yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle mallarını devretmesi mutlak muvazaaya örnek olarak verilebilir.

Nispi Muvazaada ise taraflar üçüncü kişileri aldatma kastı taşıyarak iradelerine uygun olan işlemi, aslında istemedikleri görünürde yapılan bir işlem ile gizlemektedirler. Nispi muvazaada mutlak muvazaadan farklı olarak gizli bir işlem bulunmaktadır. Taraflar yapmak istedikleri işlemin niteliğini, koşullarını ya da tarafını gizleme ihtiyacı duyar ve buna yönelik bir işlem yaparlar. Mirasçılardan mal kaçırma amacıyla hareket eden bakım alacaklısının yapacağı ölüme kadar bakma sözleşmesiyle bu niyetini gizlemesi nispi muvazaaya örnektir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı  olduğuna dair iddianın varlığı halinde asıl olan bakım alacaklısının bu sözleşmeyi yapmada taşıdığı amacın belirlenmesidir.

Muvazaanın Belirlenmesi

Yargıtay’ın yerleşmiş kararlarına göre mirasbırakanın yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının belirlenebilmesi için, ‘sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mallarına oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi’ bilgi ve olguların incelenmesi gerekir.

Muvazaanın İspatı

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde muvazaa olgusunun ispatı davacı tarafa düşer. Yani üçüncü kişi konumundaki mirasçılar, bu iddialarını ispat etmek durumundadırlar. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde mirasçılar, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini ve muvazaalı bu işlem ile bakım borçlusuna malvarlığı aktarıldığını ileri sürebilirler. Bu iddialara dayanarak dava açan mirasçılar, mirasbırakanın hakkına değil, kendi miras haklarına dayanmış olurlar. Mirasçılar iddia ettikleri muvazaa olgusunu her türlü delille ispat edebilirler.

Örneğin, bir baba, oğluyla yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesi neticesinde tek taşınmazı olan tarlasını ona temlik etmiş (hakkını ona geçirmiş) olabilir. Bu durumda diğer mirasçısı olan kızı sözleşmenin muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açabilir.

Bu hususta Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin E. 2000/14753, K. 2001/140 sayılı ve 16.1.2001 tarihli, E. 2003/1780, K. 2003/2461 sayılı ve 6.3.2003 tarihli kararlarında; “… ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan malvarlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olgunun göz önünde tutulması gerekir”. Dolayısı ile muvazaanın tespitinde yapılacak olan değerlendirme her olaya göre değişiklik gösterecektir.

Muvazaa Nedeniyle Açılan İptal Davası 

Muvazaalı olarak yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde miras hakkı ihlal edilen mirasçılar bu sözleşmenin iptalini isteyebilecektir. Tapuya kayıtlı taşınmazlar için açılacak olan dava tapu iptali ve tescili davasıdır. Taşınırlar ve tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar için açılacak olan dava ise istihkak davası niteliğindedir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davası 

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile tapuya kayıtlı bir taşınmazın bakım borçlusuna devredilebilir. Bu taşınmazın devredilmesi nedeniyle miras hakkı zedelenen kişi tapu iptal ve tescil davası açabilecektir.

Davalı ise ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusu olup lehine taşınmaz kazandırılan kişidir. Bakım borçlusu, bu taşınmazı iyi niyetli üçüncü kişiye devrederse, Türk Medeni Kanunu 1023. madde hükmüne göre muvazaa iddiası bu kişiye karşı ileri sürülemeyecektir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedeniyle Tapu İptal ve Tescil Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme 

Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi olacaktır.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesine Dayalı Tapu İptal ve Tescil Davasında Zamanaşımı 

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olarak yapılması nedenine dayanılarak açılan tapu iptal ve tescil davasında zamanaşımı ve hak düşürücü süre yoktur. Mirasçılar, herhangi bir süreye bağlı kalmadan bu davayı her zaman açabilecektir.

ölünceye kadar bakma saklı

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Saklı Pay

Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin kurulmasıyla miras hakları ihlal edilen mirasçılar, bakım alacaklısının ölümüyle Türk Borçlar Kanunu m.615 hükmü gereği tenkis davası açabilirler. Burada mirasçılardan kasıt saklı paylı mirasçılardır. Kanunumuza göre, saklı pay mirasçıları; birinci zümrede miras bırakanın altsoyu (birinci zümrenin tamamı) yani çocuklar, torunlar, torun çocuklarıdır. İkinci zümrede ölenin ana ve babası saklı pay sahibidirler.

Kanun koyucu, kanuni mirasçıların bazılarına, miras bırakanın iradesiyle ortadan kaldırılamayan, dokunulamayan bir miras hakkı tanımıştır. İşte, tanınan bu hakka saklı pay, bu hakkın tanındığı kimselere de saklı paylı mirasçı denilmektedir. Saklı paylı mirasçının hakkı, miras bırakanın iradesinden bağımsız olarak güçlendirilmiş olup, miras bırakanın bu hak üzerinde tasarrufta bulunması yasaklanmıştır. Miras bırakan ancak saklı pay dışında kalan kısımda istediği şekilde tasarruf etme imkanına sahip olur.  Saklı payı bulunmayan mirasçıların böyle bir talepte bulunmaları mümkün değildir.

Tenkis davası bakım borçlusuna karşı açılması gerekir. Çünkü burada kazandırmanın yapıldığı kişi bakım borçlusudur. Örneğin; Bakım alacaklısı kişi ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile bir taşınmazını bakım borçlusuna devretmektedir. Burada taşınmazı kazanan kişi bakım borçlusu olduğu için dava ona karşı açılacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/1-77 K. 2013/1007 T. 3.7.2013 kararında “… somut olayda murisin davacılardan mal kaçırmasını gerektiren bir olgunun ve sebebin varlığı da kanıtlanmış değildir. Öte yandan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri ivazlı akitlerden olup bu tür temliklerde tenkis hükümlerinin de uygulanamayacağı kuşkusuzdur. Temlikteki asıl amacın mirasçıdan mal kaçırmak değil; ölünceye kadar bakıp gözetme olduğu, muvazaa ile illetli bulunmadığı kabul etmek gerekir. Bu bakımdan davanın reddine karar verilmesi gerekir” denilmiştir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi hükümleri gereği miras bırakanın malvarlığı değerlerini bakım borçlusuna devretmiş olduğu bir durumda; olayın niteliğine göre değerlendirme yapılınca akdin tarafların iradelerini yansıttığı ve karşılıklı edimleri içerdiği kanaatine varılıyorsa devir işleminin tenkisi istenemeyecektir.

Mirasçıların Açacakları Tenkis Davası Şartları 

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin kurulmasıyla saklı payları ihlal edilen mirasçılar, bakım alacaklısının ölümünden sonra Türk Borçlar Kanunu 615. maddeye göre bakım borçlusuna karşı tenkis davası açabilecektir. Bu davayı açmanın şartları şunlardır:

  • Dava açacak olan kişi saklı pay mirasçısı olmalıdır. İstisnaları aşağıda belirtilmiştir.
  • Saklı payın ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile ihlal edilmesi gerekir.

Tenkis Davasını Kim Açabilir?

  • Saklı payı ihlal edilen mirasçılar
  • Saklı payı ihlal edilen mirasçıların alacaklıları veya iflas dairesi

Tenkis Davasında İspat ve İspat Yükü

Mirasbırakanın yaptığı tasarrufların, saklı payları ihlal ettiğini iddia eden mirasçının, bu iddiayı ispat etmesi gerekir. Yapılan tasarrufun tenkisi için öncelikle mirasbırakanın tasarruf oranını aşıp aşmadığı incelenmelidir. Bakım alacaklısının asıl amacının  bakım ve gözetim olmadığı anlaşıldığında saklı paylı mirasçılar Türk Medeni Kanunu m.565/f.1,b.3-4 hükmü çerçevesinde bakım alacaklısının asıl amacını ispat ederek yapılan tasarrufun tenkisini isteyebilirler.

Tenkis Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Tenkis davasında yetkili mahkeme mirasbırakanın  yerleşim yeri mahkemesidir. Asliye Hukuk mahkemesi ise görevli mahkemedir.

Tenkis Davasını Açma Süresi

TMK m.571’e göre saklı paylarının ihlal edildiğini öğrenen mirasçılar, öğrenmeden itibaren 1 yıl ve her halde mirasın açılmasından itibaren 10 yıl içerisinde bu davayı açmalıdır.

ölünceye kadar bakma

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedir?

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun, bakım alacaklısı ölene kadar ona bakma ve onu gözetme borcunu üstlendiği, bakım alacaklısının ise bakım edimine karşılık malvarlığının tamamını ya da bir kısım unsurlarını ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme türüdür.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi iki taraflı borç doğuran yani ivazlı bir sözleşmedir. Bu sözleşme türünde bakım borçlusu, bakım alacaklısının hayatı boyunca ona bakmayı, bakımda gerekli özeni göstermeyi ve sözleşme çerçevesinde kararlaştırılan ihtiyaçlarını gidermeyi yükümlenmişken bakım alacaklısı karşı edim olarak malvarlığının tamamını veya bir kısmını bakım borçlusuna devretmeyi borcunu yükümlenir ya da devreder. Sözleşme süresince sürekli edimleri ifa eden bakım borçlusu olduğu için; bakım alacaklısı, ona insani bir ilişkinin gerektirdiği şekilde davranmakla yükümlüdür.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Unsurları 

1-) Bakma ve Gözetme Unsuru

Bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmesi sözleşmenin en önemli unsurudur. Bakma ve gözetmeden kasıt; bakım alacaklısının beslenmesi, giydirilmesi, barındırılması, sağlığının gözetilmesi gibi durumlardır.

2-) Bir Malvarlığı veya Bazı Malvarlığını Devretme

Bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlenmesi durumu bir diğer unsurdur. Bakım alacaklısı ölünceye kadar bakma ve gözetilmesi karşısında bunu yapan kişiye bir mal veya bazı malvarlığını devretme borcu üstlenir.

3-) Süreklilik 

Bakım borçlusu, bakım alacaklısına yaşamı boyunca bakması gerekir. “Ölünceye kadar” ifadesinden de bu durum rahatça anlaşılmaktadır.

4-) Anlaşma

Bakım alacaklısı ve bakım borçlusu yukarıda anlatılan unsurlar konusunda anlaşmış olmalıdır.

Sözleşmenin Tarafları Kimler Olabilir?

Bakım alacaklısı sadece gerçek kişiler olabilir. Bakım borçlusu gerçek ya da tüzel kişi olabilir. Eşlerden her biri diğerine bakılmak üzere bir sözleşme yapabilir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Şekil Şartı

Sözleşme Devletçe tanınmış bir bakım kurumu tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara uygun olarak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil yeterlidir. Ancak tanınmış bir kurumla yapılmış olmakla beraber sözleşme önceden tespit edilen şartlara uygun olarak yapılmamışsa veya devletçe tanınmış bir kurumla yapılmamışsa yazılı şekil yeterli olmayacaktır.

Vesayet altındaki kişilerin ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmaları, Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı alındıktan sonra Asliye Hukuk Mahkemesinin de iznine bağlıdır. Taraflar sözleşmede bir üçüncü kişinin bakım alacaklısı olmasını kararlaştırabilirler. Bu durumda üçüncü kişi yararına sözleşmenin varlığı söz konusu olur.

Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin geçerli olabilmesi için bir mirasçı atanması olmasa dahi miras sözleşmesi şeklinde yapılması gerekmektedir. Miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için ise resmi vasiyetname şeklinde düzenlemesi gerekmektedir. Resmi vasiyetname, ise resmi memur tarafından iki tanığın katılmasıyla düzenlenir. Ölünceye kadar bakım sözleşmesini düzenlemeye yetkili resmi memurlar, Noter, Sulh Hakimi ve Tapu memurlarıdır. Tapu memuru yalnızca konusu taşınmaz mallar olan ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlemeye yetkili iken Noter ve Sulh Hakimi, konusu taşınır ve taşınmaz olan ölünceye kadar bakma sözleşmesini düzenleyebilir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde kanunun öngördüğü şekil bir geçerlilik koşuludur. Yetkili memur tarafından yapılmış olsa bile şekil eksikliği var ise sözleşme yoklukla malul olacaktır. Şekil eksikliğini ileri sürmek bir tespit davası ile mümkündür. Ayrıca açılmış olan bir davada itiraz olarak da ileri sürülebilir. Hakim de şekil eksikliğini resen dikkate almalıdır.

Şekil eksikliği nedeniyle geçersiz olan bir sözleşmede bakım borçlusu tarafından yapılan bakım ve gözetme edimlerinde yapılmış olan tüm masraflar bakım borçlusuna ödenmelidir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Düzenlenmesi

Taraflar sözleşmeyi hazırlar ya da arzularını resmi memura bildirir. Sözleşme önceden hazırlanmamış ise resmi memur, sözleşmeyi hazırlar ve okuması için taraflara verir. Akabinde sözleşme taraflarca okunup imzalanır. Memur, sözleşmeye tarih de düşerek imza eder. Sonrasında taraflar sözleşmeyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan ederler.

Tanıklar ise, tarafların son arzularına tanık olduklarını bu arzularının beyan edilmesinin kendi önlerinde yapıldığını ve tarafları tasarrufa ehil gördüklerini sözleşmeye yazarak veya yazdırarak imzalarlar. Sözleşme içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu olmamakla birlikte bakım alacaklısı, sözleşmeyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur sözleşmeyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine bakım alacaklısı sözleşmenin son arzularını içerdiğini beyan eder. Bu durumda tanıklar, hem bakım alacaklısının beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem sözleşmenin kendi önlerinde memur tarafından taraflara okunduğunu ve tarafların arzularını içerdiğini beyan ettiğini sözleşmeye yazarak veya yazdırarak bu beyanlarını imzalarlar.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesini düzenleyen resmi memur, tanıklar ve tarafların sözleşme düzenlenirken ve tamamlanıp imza edilirken bir arada olmalarıdır. Sözleşme metni önceden hazırlansa bile, sözleşmenin imzalanması aşamasında sözleşmeye imza atan tarafların, aynı anda ve aynı yerde bulunup imza atması gerekmektedir. Görevli Memurun, Tanıkların veya taraflardan birinin sonradan imza atması veya sözleşmeyi düzenleyen ve imzalayan memur ile onaylayıp imzalayan memurun farklı olması sözleşmeyi geçersiz hale getirir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi İptali 

Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf altı ay önce bildirimde bulunarak sözleşmeyi feshedebileceği gibi sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hale gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkansız hale getirir veya önemli ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi karşı tarafa süre vermeden sona erdirebilir.

Bakım borçlusunun ölümü üzerine bakım alacaklısı bir yıl içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun mirasçılarından isteyebilir.

Bozma (İkale) Sözleşmesi ile ölünceye kadar bakma sözleşmesi iptal edilebilir. Bu sözleşme ile taraflar, daha önce aralarında yaptıkları bir sözleşmeden doğan alacak ve borçlardan karşılıklı şekilde vazgeçebilirler.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapılması anında, taraflardan birinin iradesinin yanılma, aldatma veya korkutma nedeniyle sakatlanması durumunda sözleşme iptal edilebilecektir. İradesi sakatlığa uğrayan taraf bu durumu öğrenmesinden itibaren 1 yıl içinde bu sözleşmeyi iptal edebilir.

Nafaka Alacaklılarının Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesini İptal Hakkı

Bakım alacaklısının, nafaka yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi durumunda nafaka alacaklıları sözleşmeye itiraz edebilir. İtiraz hakkının doğması için bakım alacaklısına karşı yasal bir nafaka talep hakkının bulunması şarttır. Ayrıca bu hakkın ölünceye kadar bakma sözleşmesi nedeniyle kaybolması gerekir. Nafaka yükümlülüğünü engelleyen nedenin doğmasında bakım alacaklısının kusurlu olması şart değildir.

Nafaka yükümlülüğünün yerine getirilmediğini iddia eden kişi, bu durumu ispat etmelidir. Hakkı ihlal edilen kişi bu durumu ispatladığında sözleşmenin iptal edilmesini veya nafakanın bakım borçlusu tarafından ödenmesini talep edebilir.

Bakım Alacaklısının Alacaklıları Tarafından Açılan İptal Davası

TBK’nın 615/3. maddesinde; “Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası açma hakları saklıdır” şeklinde belirlenmiştir.

Bakım alacaklısının, yaptığı ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile malvarlığının bir kısmını veya tamamını bakım borçlusuna devrederek, alacaklılarının haklarını ihlâl etmesi halinde alacaklılara iptal davası açma hakkı tanımıştır. Bu dava ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır.

Bu dava nedeniyle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali gerekmez. Zira dava sadece alacaklıların alacağını tahsil etmesine yöneliktir. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme iptal davsıyla sona ermez. İptal davasının alacaklılar lehine sonuçlanması halinde, haciz işlemleri başlatılabilir. Bakım borçlusuna devredilen dava konusu malların satışı yaptırılarak, alacaklara denk gelen miktarlar tahsil edilir. Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından devredilen mallardan gereken miktarları alacaklılara geri vermekle yükümlüdür.

miras kalan para

Miras Kalan Paranın Bankadan Çekilmesi

Türk Medeni Kanunu 599/1 maddesine göre, mirasbırakanın ölümü ile birlikte mirasçılar mirası bir bütün halinde kanun gereğince kazanırlar. Mirasta aktif ve pasif tüm malvarlıkları bulunur. Bu malvarlığının içinde mirasbırakanın bankadaki paraları da bulunmaktadır. Mirasçıların mirası kazanmaları için herhangi bir işlemde bulunmalarına veya herhangi bir makama başvurmalarına gerek yoktur.

Miras kalan bankadaki para mirasçıların elbirliği mülkiyetindedir. Yani miras kalan bankadaki paranın çekilebilmesi için tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi gerekir. Eğer birlikte hareket edilmezse o zaman mirasın tasfiyesini beklemek zorundadırlar. Tasfiyeden sonra her mirasçı payına düşen parayı alacaktır.

Miras Kalan Para Bankadan Nasıl Alınır ? 

Tüm mirasçıların birlikte hareket etmesiyle birlikte bankadaki miras kalan para çekilebilir. Ancak bir takım işlemlerin yapılması gerekmektedir. Bunlar:

  • Öncelikle mirasçılık belgesinin (veraset belgesi) alınması gerekir. Mirasçılık belgesi noter veya Sulh Hukuk Mahkemesi’nden alınabilir.
  • Mirasçılık belgesiyle birlikte paranın bulunduğu bankaya gidilir ve bankadan “veraset ilişiği yoktur” yazısı alınır. Bu yazıyla birlikte vergi dairesinde veya internet üzerinden veraset ve intikal vergi beyannamesi doldurularak vergisi ödenir.
  • Vergi ödendikten sonra verginin ödendiğini dair bir tasdikname alınır. Bu tasdiknameyle tekrar bankaya gidilir ve her mirasçı payı oranındaki parayı çekebilecektir.

Miras Kalan Paranın Paylaşımı 

Miras kalan para nasıl bölünür ? Miras bırakan vefat ettikten sonra bankada kalan para mirasçılık belgesindeki oranlar doğrultusunda mirasçılara paylaştırılır. Örneğin; 100.000,00 TL miras kalan paranın mirasçılardan eş ve 3 çocuğa nasıl dağıtılır? Eşin miras payı 1/4 dir. Her çocuğun miras payı da 1/3 dir. Bu durumda eşe 25.000,00 TL ve  her bir çocuğa 25.000,00 TL verilecektir.

Miras Kalan Paranın Dava Yoluyla Alınması 

Mirasçılar ortak hareket etmezlerse veya anlaşmazlığa düşerlerse o zaman bankada kalan miras para sadece dava yoluyla alınabilecektir. Miras nedenli ortaklığın giderilmesi davasıyla bankada kalan para alınabilecektir.

Mirasbırakanın bankadaki parasını almak isteyen mirasçılardan biri veya birkaçı “miras nedeniyle ortaklığın giderilmesi davasını” açmalıdır.  Bu dava sonucunda elbirliği mülkiyet olan bankadaki paranın paylı mülkiyete dönüştürülmesi sağlanır. Miras kalan bankadaki para paylı mülkiyete dönüştükten sonra her bir mirasçı diğer mirasçılardan ayrı olarak kendi işlemini tek başına yapabilecektir.  Ortaklığın giderilmesi davası (miras nedenli) Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılmalıdır. Yetkili

Miras Kalan Para Nasıl Öğrenilir ?

Bankada miras kalan para nasıl öğrenilir? Mirasçıların en çok sorduğu sorulardan bir tanesidir. Vefat eden kişinin hangi bankada hesabı olduğu bilinmiyorsa bunu öğrenmek için 2 yöntem vardır.

  • Türkiye Bankalar Birliği’ne dilekçe yazmak
  • Tek Tek bankalara dilekçe yazmak

Türkiye Bankalar Birliği dilekçelere geç cevap vermektedir. Bu nedenle bankalara tek tek yazılması daha hızlı sonuç alınmasını sağlayabilir.

Miras Kalan Paranın Vergisi 

Bankada miras kalan paranın alınabilmesi için mutlaka veraset ve intikal vergisinin ödenmesi gerekmektedir. Öncelikle veraset ve intikal vergisi beyannamesi verilecektir. Beyannameden sonra vergi dairesi tahakkuk düzenleyecektir. Tahakkuk düzenlendikten sonra veraset ve intikal vergisini ödeyebilirsiniz. Bu işlemler vergi dairesinden ödenebileceği gibi internet üzerinden de yapılabilecektir.

miras ortaklığının giderilmesi davası

Miras Ortaklığının Giderilmesi Davası

Mirasbırakanın vefatından sonra mirasçıların terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan ortaklığa “Miras Ortaklığı” denir.

Miras Ortaklığının Sona Erme Şekilleri 

1-) Mirasın Tamamen Paylaşılması: Miras ortaklığını sona erdiren ilk durum mirasın tamamen paylaşılmasıdır. Tereke kapsamındaki tüm hakların paylaşılması miras ortaklığını sona erdirecektir.

Okumaya devam et

tereke temsilcisi

Miras Ortaklığı Temsilcisi ( Tereke Temsilcisi )

Miras Ortaklığı Nedir ? 

Türk Borçlar Kanunu 640. maddeye göre; Mirasbırakanın birden çok mirasçısı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir Bu ortaklığa “miras ortaklığı” denir.

Miras ortaklığı mirasın mirasçılara geçmesiyle birlikte başlar ve mirasın paylaşılmasına kadar devam eder. Miras ortaklığı terekede bulunan bütün hak ve borçları kapsar. Yani mirasçılar sadece haklara değil, aynı zamanda borçlara da ortaktır, dolayısıyla borçlardan da sorumludur.

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Miras Ortaklığı Kimlerden Oluşur ? 

Miras ortaklığı yasal ve atanmış mirasçılardan oluşmaktadır. Mirası reddedenler, mirastan çıkarılanlar, mirastan feragat edenler ve mirastan yoksun bulunanlar miras ortaklığında yer almaz. Bu nedenle bu kişiler terekede yer alan hak ve borçlara sahip değildir.

Miras Ortaklığına Temsilci Atanması 

Mirasbırakanın ölümüyle birlikte açılan terekede mirasçıların birlikte hareket etmemesi nedeniyle söz konusu tereke verimli bir şekilde kullanılamamaktadır. Özellikle mirasçılar arasındaki anlaşmazlık bu duruma uygun en net örnektir. Mirasçılar kendi aralarında anlaşıp terekeye mirasçılardan birini veya üçüncü bir kişiyi temsilci olarak atayabilirler. Ancak bir kişinin bu şekilde temsilci olarak seçilebilmesi için, tüm mirasçıların onay vermesi gerekmektedir.

Eğer mirasçılar kendi arasında bir temsilci seçememişse; Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar terekeye bir temsilci atayabilir. Bu durumda mahkeme, şartların varlığı halinde terekenin tamamı için temsilci atayabilir. Mahkeme, terekenin bir kısmı için temsilci atayamaz. Bu davada davalı taraf, diğer mirasçılardan oluşmaktadır. Tüm mirasçıların davada, davacı veya davalı sıfatıyla bulunması gerekmektedir.

Tereke Temsilcisi Kim Olabilir ?

Tereke temsilcisini belirleme yetkisi Sulh Hukuk Hakimine aittir. Kanun koyucu bu hususta mahkemeye
önemli bir takdir yetkisi tanımıştır. Ancak hakim, bu hususta karar vermeden önce, bütün mirasçıları dinlemeli, onların önerilerini dikkate almalıdır. Böylelikle ileride ortaya çıkabilecek ihtilafların önemli bir kısmı en baştan engellenmiş olacaktır. Ancak, tereke temsilcisi atanmasını isteyen mirasçı ve hatta diğer mirasçılar, kimin tereke temsilcisi olması gerektiğine ilişkin olarak sadece mahkemeye öneride bulunabilirler. Hakim, bunların önerileriyle bağlı değildir.

Tereke temsilciliğine genellikle gerçek kişiler atanmaktadır. Hakim, mirasçılardan birini de tereke temsilcisi olarak atayabilir. Ancak mirasçılardan birisinin tereke temsilcisi olarak atanabilmesi için diğer mirasçılarla arasında menfaat çatışması veya husumet bulunmamalıdır.

Tereke temsilciliğine bazı durumlarda tüzel kişilerde atanabilmektedir. Özellikle kapsamlı ve karmaşık terekelerin söz konusu olduğu durumlarda bu iş için uzmanlaşmış tüzel kişilerin tereke temsilcisi
olarak atanması mümkündür.

Terekenin çok büyük olması durumunda hakim, birden fazla temsilci de atayabilir. Tüzel ve gerçek kişi aynı anda bir terekeye birlikte temsilci olarak atanabilir.

Miras Ortaklığı Temsilcisinin Atanmasının Şartları 

Tereke temsilcisi atanmasının şartları nelerdir ?

  • Mirasçılardan birinin terekeye temsilci atanması için talepte bulunması gerekir,
  • Miras ortaklığının varlığının devam etmesi gerekir,
  • Tereke temsilcisine ilişkin ihtiyacın başka bir şekilde giderilmemiş olması gerekir,

Miras Ortaklığı Temsilcisinin Görevleri 

Tereke temsilcisini atayan hakim temsilciye özel veya genel bir yetki tanıyabilecektir. Özel yetki mirasçıların terekenin tüm işlemlerinde değil de, belli bir veya birkaç işlemde anlaşamamaları halinde söz konusu olmaktadır. Örneğin; terekede bulunan bir gayrimenkulün devrinde mirasçıların anlaşamaması halinde atanacak tereke temsilcisi sırf bu işlem için özel yetkiye sahip olacaktır.

Sulh hukuk hakimi tarafından tereke temsilcisine genel bir temsil yetkisi de tanınabilir. Örneğin; mirasçılar arasında şiddetli uyuşmazlıklar ortaya çıkmış, bu nedenle mirasçıların birlikte uyumlu bir şekilde hareket etmeleri olanaksızsa, bu durumda atanacak tereke temsilcisi genel yetkili tereke temsilcisi olacaktır. Çünkü mirasçıların artık uyuşması olanaklı değildir ve terekenin tamamının tereke temsilcisine ihtiyacı vardır.

Ancak Yargıtay, birkaç kararında tereke temsilcisinin görevinin kısıtlanamayacağını belirtmiştir.

Miras Ortaklığına Temsilci Atanması Görevli Mahkeme

Türk Medeni Kanunu md. 640/III’e göre tereke temsilcisi bakımından görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.

Miras Ortaklığına Temsilci Atanması Yetkili Mahkeme

Tereke temsilcisinin atanması için yetkili mahkeme mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.

Tereke Temsilcisi Ücreti

Tereke temsilcisinin ücretini kim öder ? Sulh Hukuk Hakimi, tereke temsilcisine istemi halinde terekeden karşılanmak üzere uygun bir ücret ödenmesine karar vermelidir. Yani tereke temsilcisinin ücreti terekeden karşılanacaktır.

Miras Ortaklığına Temsilci Atanması Dilekçesi 

Dilekçe yazmak uzmanlık gerekmektedir. Bu nedenle uzman miras avukatından yardım almanızı önermekteyiz. Tereke temsilcisinin atanması dava dilekçesi örneği için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

mirasın açılması

Mirasın Açılması

Mirasın Açılması Ne Demek ?

Mirasbırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar, terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir. Yani terekedeki tüm kişisel ve edinilmiş malların sürüm değeri ölüm anındaki (tarihindeki) durumuna göre saptanmaktadır.

Miras Ne Zaman Açılır ?

Okumaya devam et