ZİNE NEDENİYLE BOŞANMA YARGITAY KARARLARI

ZİNA YARGITAY KARARLARI
Zinanın İspatı Yargıtay Kararları - Zina Sebebiyle Boşanma İspat Yargıtay Kararları
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - 2019/4012 E. - 2019/12142 K.
Dava zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasıdır. Bölge adliye mahkemesince davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de; toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - 2019/1740 E. - 2019/8744 K.
Mahkemece davacı erkeğin zina (TMK.m.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de toplanan delillerden, davalı kadının ortak konuttan ayrılarak bir süre bir başka erkekle birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabit kabul edilmiştir. Kadının, bir başka erkekle birlikte yaşaması zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda kadının zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacının zina hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Zina Mal Paylaşımı Yargıtay Kararları
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi - 2016/19287 E. - 2019/5440 K.
Yukarıda açıklanan yasal düzenleme, Dairemiz uygulaması ve açıklamalar ile boşanmanın “hayata kast” nedeni ile gerçekleşmesinin zorunluluğu gözönüne alındığında, Mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacının artık değere katılma alacağı olup olmadığının araştırılması, artık değere katılma alacağının mevcut olması durumunda TMK’nin 236/2. maddesinin uygulama yeri olabileceğinin gözetilmesi, bu bağlamda tarafların yabancı mahkeme kararı ile gerçekleşen boşanma kararının “hayata kast” sebebine ilişkin olup olmadığının tespiti açısından, boşanmada uygulanan Alman Medeni Kanunu’nun 1564 ve 1565/2. maddeleri ile boşanmaya ilişkin düzenlemelerin tercümelerinin dosyaya kazandırılarak, boşanmanın hayata kast nedeni ile mi yoksa genel boşanma sebeplerine dayalı olarak mı (uzun süredir ayrı yaşama, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi) gerçekleştiğinin açıklığa kavuşturulması, hayata kast nedeni ile boşanmanın gerçekleştiğinin belirlenmesi halinde davacının artık değere katılma alacağının tümü ile kaldırılması mı yoksa azaltılması mı gerektiğinin toplanan ve toplanacak deliller, dosya kapsamı karşısında tespit edilmesi ve oluşacak duruma göre hüküm kurulması olmalıdır. Mahkemece açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılmadan; eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
Zina Sebebiyle Boşanma Manevi Tazminat Yargıtay Kararı
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - 2022/8782 E. - 2023/888 K.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kısa karar ile gerekçeli karardaki hüküm arasında çelişki bulunduğu ve boşanma hukuksal nedeninin yazılmadığı gerekçesiyle erkeğin bu husustaki istinaf talebinin kabulüne; zina ve haysiyetsiz hayat sürme nedenine dayalı davalar hakkında Mahkemece karar verilmemesi nedeniyle kadının bu husustaki istinaf talebinin kısmen kabulüne, toplanan delillere göre erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu, erkeğin tanıklarının, erkeğin eşini aldattıktan sonra eşini affettiğini kendilerine söylediğini beyan ettikleri ve tarafların barışıp birlikte evlilik birliğine devam ettiklerini belirttikleri; tanık Selda ile ...'in tarafların İngiltere'den döndükten sonra bir arada yaşayıp yaşamadıkları hususundaki çelişkili beyanları, tanık Yusuf'un emniyetteki ifadesi ile Mahkemeye verdiği ifadesi arasındaki tutarsızlıklar, tanık Yapıncak'ın erkeğin fotoğraflarının kadın tarafından Kasım/Aralık 2017 tarihinde öğrenilmesine rağmen dört ay kadar tarafların barışıp bir arada yaşadıktan sonra tarafların İngiltere'ye gittiklerine dair olayların oluş tarihleriyle dahi uyuşmayan beyanları dikkate alındığında bu tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği; erkeğin diğer tanıklarının beyanlarının gerçeğe uygun olduğu hususunda belirtilen nedenlerle şüphe oluştuğu, erkeğin 12.01.2018 tarihinde avukatına vekâletname vermesinden sonra 09.03.2018 tarihinde anlaşmalı boşanma davası açması hususu da dikkate alındığında ortak çocuğun tanık olarak verdiği beyana üstünlük tanındığı, buna göre erkeğin zina eyleminin kadın tarafından affedildiğinin kabulüne imkan olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek kadının bu hususlardaki istinaf talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının ilgili kısmının kaldırılmasına, kadının zina hukuki sebebine dayalı davasının kabulüne, tarafların zina nedeniyle boşanmalarına, kadının haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı davasının reddine, kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu sayılmasına; yoksulluk nafakasının enflasyon oranında artırılması talebinde Mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği görülmekle bu husustaki kadının istinaf talebinin kısmen kabulüne, kadının nafakanın enflasyon oranında artırılması talebi hakkında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 141 inci madddesi uyarınca karar verilmesine yer olmadığına; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kadının kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında kadın yararına hükmolunan manevî tazminatın az olduğu gerekçesiyle kadın yararına 300.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş; davanın zina, haysiyetsiz hayat sürme ve evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine dayalı olarak açıldığı, haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı boşanmanın yasal şartlarının oluşmadığı, erkeğe ait olan ve dosyaya ibraz edilen fotoğrafın kadın tarafından hukuka aykırı yollarla ele geçirilmediği, İngiltere'den dönmeden önce alındığı belirtilen televizyonun harcama belgelerinin celp edilmesinin verilecek kararın esasına etkisi bulunmadığı, İlk Derece Mahkemesinin delilleri topladıktan sonra nihai hükümde kusur belirlemesi yaparak boşanma kararı vermesinin ihsas-ı rey anlamına gelmeyeceği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları hakkında kanaat oluşturacak bilgi ve belge dosya içerisinde bulunduğu, kadın adına hisseli taşınmazlar bulunmakla birlikte bu taşınmazlardan gelir elde ettiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı da dikkate alınarak kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, kadın yararına hükmolunan tedbir ve yoksulluk nafakasının hakkaniyete uygun olduğu; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına hükmolunan maddî tazminat miktarının hakkaniyete uygun olduğu belirtilerek tarafların sair istinaf talepleri reddedilmiştir.
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Zina Hak Düşürücü Süre Yargıtay Kararı
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - 2023/5904 E. - 2024/5695 K.
Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince her ne kadar erkeğin zinaya dayalı boşanma davasının yasada ön görülen hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de dosyanın yapılan incelemesinden; kadının zina eylemini gerçekleştirdiği ileri sürülen dava dışı İbrahim D. İsimli şahıs ile uzaktan akrabalığının bulunduğu, İbrahim isimli şahsın da kendi ifadesinde 2017 yılında Facebook aracılığı ile tanıştıklarını, aralarında imam nikahı kıydıklarını, daha sonra Boyabat'ta bir iki ay birlikte yaşadıklarını, resmi nikah kıyacakken kendisinin kadının evli olduğunu ve boşanmadığını öğrendiğini, ailesinin de bu birlikteliğe karşı çıktığını, bu nedenle kadınla ayrıldıklarını beyan ettiği dikkate alındığında kadının dava dışı bu şahıs ile zina eylemini gerçekleştirdiğinin her türlü şüpheden uzak delillerle ispatlandığı, dava tarihi dikkate alındığında erkeğin zinaya dayalı davası yönünden yasada ön görülen hak düşürücü sürenin de geçmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında erkeğin davasının hem zina hukuksal nedenine dayalı olarak hem de evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak kabulü gerekirken yazılı şekilde sadece evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Zina Affetme Yargıtay Kararı
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu - 2020/727 E. - 2022/1620 K.
Davacı kadın TMK’nın 166/3 maddesine dayalı olarak 10.11.2017 tarihinde boşanma davası açmış, dava erkeğin boşanmayı kabul etmemesi nedeniyle çekişmeli hale dönüşmüştür. Davacı kadın çekişmeli boşanma talebine ilişkin dava dilekçesini ise 04.01.2018 tarihinde dosyaya ibraz etmiş ve çekişmeli boşanma davasının yargılama aşamaları da bu şekilde başlamıştır. Anlaşmalı olarak açılan davanın duruşma gününün beklenildiği süre içinde tarafların aynı evde fakat ayrı odalarda kaldıkları, kadının doğum günü olan 20.11.2017 tarihinde davalı eş ile yemek yemeleri tanık anlatımlarından özellikle erkek tanığı ...’ın beyanından “Bir süre aynı evde kalıyorlardı ancak davacı davalıyı affetmedi, hatta bende ikna etmeye çalıştım” beyanı karşısında af, en azından hoşgörü olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır. Yanılgılı değerlendirme sonucu davacı kadının, davalı erkeğin kusurlu davranışlarını affettiği veya hoşgörü ile karşıladığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.