Boşanmadan Önce Satılan Ev Araba Mallar Yargıtay Kararları
A-) Boşanma Öncesi Araba Satışı - Boşanmadan 1 yıl Önce Satılan Araba
1-) Boşanma davasından önce satılan aracın bedelinin evlilik birliği içinde tüketildiği anlaşıldığından dolayı tasfiyeye tabi bir mal bulunmamıştır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023-5385 E. 2023-3551 K. 04.07.2023 T.
I. DAVA
Davacı-davalı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin hemşire olduğunu, 2000 yılında emekli olduğunu, davalının EGO'da çalıştığını, müvekkilinin davalıdan daha fazla maaş aldığını, aynı zamanda özel sektörde de çalışarak ek gelir elde ettiğini, ayrıca kozmetik markalarının satış temsilciliğini yaparak da gelir elde ettiğini, müvekkilinin evlilik öncesi ve sonrası yapmış olduğu birikimlerle TOKİ'den ev aldığını, ancak davalının talebi üzerine bu evi sattığını, evin satışından elde edilen para, emekli ikramiyesi ve banka kredisi ile taraflar adına 1/2'şer hisseli olarak 8155 ada 2 parsel 10 nolu bağımsız bölümün satın alındığını, davalının taşınmazın edinilmesine katkısı olmadığı halde davalının baskısı ile 1/2 hissenin davalı adına tescil edildiğini; müvekkilinin çalışması karşılığı aldığı ücret ve banka kredileriyle müvekkili ve davalı adına bir çok araba alınıp satıldığını, araçların satışından elde edilen paralardan davalının müvekkiline hiç bir bedel ödemediğini, en son... plakalı aracın müvekkili adına kayıtlı olmasına rağmen, davalının müvekkilinden aldığı vekaletname ile işyerinden arkadaşına sattığını, ancak aracı halen davalının kullandığını, söz konusu araçlar için müvekkili ve arkadaşı adına bir çok bankadan kredi çekildiğini, davalının evi geçindirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, savurgan davranarak müvekkilini maddi açıdan sömürdüğünü, evlilik birliği içinde alınan mallara hiçbir katkısının olmadığını belirterek mal rejiminin tasfiyesiyle, müvekkilin tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapılacak ıslahla belirleyecekleri fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 5.000,00 TL katılma alacağının ve edinilmiş mal alacağının tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı erkek vekili cevap dilekçesinde; tarafların evlendiklerinde her iki tarafın da memur olduğunu, ikisinin de evlendiklerin de malı olmadığını, evlendikleri tarihten itibaren kirada oturduklarını, sonrasında 1998 yılında TOKİ'den ev satın aldıklarını, bu evi satın alınırken müvekkilinin... plakalı aracının satıldığını, davacı adına bir miktar kredi çekildiğini, kredinin taraflarca birlikte ödendiğini, işbu evin 2000 yılında satıldığını, üzerine müşterek birikimlerinin ve davacı adına çekilen kredinin eklenmesi ile dava konusu taşınmazın alındığını, taraflar arasında 1/2'şer hisseler halinde tescil edildiğini, müvekkilinin davacıya bir baskısının söz konusu olmadığını; evlilik birliği içinde alınan araçların da yine tarafların birikimleri ile alındığını, satılan aracın yerine yenisinin alınması sureti ile araçları yenilediklerini, müvekkili adına kayıtlı... plakalı aracın satılarak davacı adına ... plakalı aracın alındığını, en son 2007 yılında alınan... plakalı aracın davacı adına çekilen krediyle alındığını, taksit ödemelerini davacının yapmaması üzerine müvekkilinin ödediğini, davacının destek olmaması nedeniyle aracı, aynı kurumda çalıştığı arkadaşına 13.000,00 TL bedel ile satmak zorunda kaldığını, satış bedelinin bir kısmının arabanın kredi borcuna yatırıldığını, 2.000,00 TL'nin de da davacıya verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, taşınmazın evlilik birliği içinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak taraflar adına tapuda 1/2'şer hisseli olarak tescil edildiği, 1/2 hisselerin tarafların kişisel malı olduğu, tarafların bu tescil işlemini serbest iradeleri ile gerçekleştirdikleri, davalı-davacının davacı-davalıya nazaran en az iki kat kazanç elde ettiği, TOKİ'den ev satın alınırken davacı-davalının henüz emekli olmadığı, evlilik birliği içinde müşterek kazançları ile alınan aracın satış parasının kullanıldığı, taksitlerin de yine müşterek kazançtan ödendiği, nakde dönüştürülen TOKİ'den alınan evin ve araç üzerinde her iki tarafın da katkısının bulunduğu, bu paralarla alınan dava konusu taşınmazda da her iki tarafın katkısının bulunduğu, tarafların serbest iradeleri ile de taşınmazı tapuda 1/2'şer hisseli olarak tescil ettirmeleri sonucu Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda tarafların birbirlerinden katkı payı talep etme haklarının kalmadığı; aracın ise 31.10.2007 tarihinde davacı-davalı kadın adına satın alındığı, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olduğu, aracın evlilik birliği içinde davacı-davalının, davalı-davacıya verdiği vekâlet ile satıldığı, aracın alımı için çekilen banka kredisinin evlilik birliği içinde ödendiği, mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden sonra yapılan herhangi bir ödeme olmadığı, aracın boşanma dava tarihinden bir yıl önce satıldığı, davacı-davalının satış için vekâlet vererek aracın satışına serbest iradesi ile onay verdiği, boşanma dava tarihinde araç bedelinin mevcut olmadığı, araç bedelinin evlilik birliği içinde tüketildiğinin kabulü gerektiği, aracın satışından elde edilen bedelinin davalı-davacının uhdesinde bulunduğunun da ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı dava yönünden mahkemenin görevsizliğine, talep halinde dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili asıl dava yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı-davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde; ret kararının hatalı olduğunu, müvekkilinin uzun yıllar hemşire olarak görev yapmak suretiyle 2000 yılında emekli olana kadar çalıştığını, kozmetik markalarının temsilciliğini yaparak yüksek gelir elde ettiğini, evlilik öncesi ve sonrası birikimleriyle öncelikle TOKİ'deki evi satın aldığını, emekli olduktan sonra emekli ikramiyesini de katarak dava konusu taşınmazın satın alındığını, davalı adına tescil edilen 1/2 hisse üzerinde tasfiye alacağı bulunduğunu, davalının baskısı üzerine 1/2 hissenin tescil edildiğini, müvekkilinin davalı adına olan hisse yönünden katkı payı alacağı bulunduğunu, dava konusu aracın müvekkili adına kayıtlı bulunmasına karşılık evlilik içinde kendisinin bilgisi dışında satıldığını, davalının aracı kullanmaya devam ettiğini, davalının evi geçindirme yükümlüğünü yerine getirmediğini, davalının malların edinilmesine katkısının olmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile,taşınmazın evlilik birliği devam ederken 16.11.2000 tarihinde satın alınarak 1/2'şer hisseli olarak taraflar adına tescil edildiği ve halen tapuda aynı şekilde kayıtlı olduğu, evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmesi gerektiği, paylaşımdan sonra davalının payına, edinilmiş mal grubundan katkıda bulunduğu davacı tarafça da iddia ve ispat edilmediği, davalı adına kayıtlı 1/2 hissenin davalının kişisel malı
olduğundan davacının pay üzerinde katılma alacağı bulunmadığı; başka bir anlatımla, evlilik birliği içerisinde satın alınan taşınmazın serbest iradeleri ile taraflar adına 1/2'şer hisseli olarak tescil edildiğine göre, her iki tarafın taşınmazın edinilmesinden önceki kişisel katkılarından karşı taraf lehine feragat ettikleri ve taşınmaz üzerindeki payın ilgili paydaşın kişisel malı olduğunun kabulü gerektiği, eşlerin taşınmazın edinildiği tarihte serbest iradeleriyle aralarında paylaşım yaptıkları ve bu paylaşıma uygun olarak adlarına tescil sağlandığı, taşınmazın bedelinin paylaşım doğrultusunda yerine getirildiği inancı ile ödendiği, aralarında başkaca anlaşma yapılmadığı; diğer bir deyişle de, karşı tarafın mal edinmesine katkı yapma düşüncesi hakim olmadığı; aracın evlilik birliği içerisinde kredi çekilerek satın alındığı, kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine davalının aracı satarak bir bölümü ile kredi taksitlerinin kapatıldığı, kalan bölümünün ise davacıya verildiği, dolayısı ile araç bedelinin evlilik birliği içerisinde sarf edildiği, tasfiyeye tabi bir mal bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-davalı kadın vekili asıl dava yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı-davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde; müvekkilinin evlilikleri boyunca davalıdan fazla gelir elde ettiği, müvekkilinin evlilik öncesi ve sonrası birikimleri ile TOKİ'den aldığı ev için çekilen kredi ödemelerinin de müvekkili tarafından yapıldığını, TOKİ'den alınan evin satışından elde edilen para, emekli ikramiyesi ve banka kredisi ile dava konusu taşınmazın satın alındığını, davalının işbu taşınmaza katkısının olmadığını, davalının baskısı ile taşınmazın taraflar adına 1/2'şer hisseli olarak tescil edildiğini, kredi ödemelerinin de müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkilinin davalı adına olan hisse yönünden katkı payı alacağı bulunduğunu, tarafların gelirleri göz önünde bulundurularak katkı payı oranının belirlenmesi gerektiğini, tescilin serbest iradeyle gerçekleşmediğini ve müvekkilinin bağış iradesinin olmadığını; aracı müvekkilinin tek başına satın aldığını, davalının baskılarıyla müvekkilinin vekâlet vermek zorunda kaldığını, aracın davalı tarafından vekâlet ile satılmasına rağmen davalı tarafından kullanılmaya devam edildiğini, satış parasını davalının aldığını, müvekkili ve arkadaşının bu araç için kredi çektiğini, davalının evi geçindirme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, malların edinilmesine davalının katkısının olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taşınmazın serbest iradeyle paylaşılıp paylaşılmadığı, davacının katkı payı alacağının bulunup bulunmadığı, aracın satış bedelinin boşanma dava tarihinde mevcut olup olmadığı, eklenecek değer bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, katkı payı, değer artış payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. Değerlendirme
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı-davalı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2-) Boşanmadan Önce Satılan Aracın Kişisel Mal Olup Olmadığı Hususu Mahkeme Tarafından Detaylı Bir Şekilde Araştırılmalıdır.
T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019-4338 E. 2019-9009 K. 15.10.2019 T.
Davacı ... vekili, boşanma dava dilekçesi içeriğinde boşanma ile birlikte mal rejiminin tasfiyesi ve davalı adına kayıtlı aracın rayiç değerinin 1/2 oranda tazminini talep etmiş, hükümle birlikte talep tefrik edilip ayrı esasa kaydedilmiştir. Harcını yatırmak suretiyle sundukları 08.11.2017 tarihli dilekçeyle talep miktarı 13.571,00 TL olarak açıklanmıştır.
Davalı ... vekili, aracın davalının babası tarafından banka kredisi çekilerek satın alındığını, ne davacının ne davalının katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen ilk kararda, HMK'nin 119/1 (ğ) maddesi uyarınca davacı vekiline talep sonucu özellikle dava değeri yönünden açıklamak üzere kesin mehil verildiği, ancak talep sonucu tereddüte mahal vermeyecek ve harç denetimine elverişli bir şekilde açıklanmadığı gerekçesiyle HMK'nin 119/2 maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından temyiz itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde Dairenin 2016/17934 Esas, 2016/14518 Karar sayılı ilamıyla dava dilekçesinde davacı tarafın aracın rayiç değerinin yarısı üzerinden tazminat isteğinde bulunduğunu belirtmek suretiyle talep sonucunu açıkladığına, bundan sonra mahkemece yapılacak işin, davacı tarafça yatırılan gider avansı kullanılmak suretiyle aracın sürüm değerini belirleyip, talep göz önünde bulundurularak değerin yarısı üzerinden davacı tarafça peşin harcı tamamlatmak iken yanılgıya düşüldüğüne işaret edilerek hüküm bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemece, davanın kabulü ile 14.112,50 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde, tasfiyeye konu aracın eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 28.02.2011 tarihinde davalı erkek adına satın alındığı, boşanma davası açılmadan iki hafta evvel 07.09.2012 tarihinde dava dışı 3. kişiye satıldığı sabit olup, mahkemece aracın edinilmiş mal olduğunun kabulü ile yazılı şekilde alacağa hükmedilmiş ise de davalı araç alınırken babası tarafından kredi çekildiğini savunduğundan, davalı tarafın kişisel mal savunması üzerinde gereği gibi durulmamıştır. Dosya kapsamındaki bilgi, belge, davalı tarafın sunduğu araç alım tarihi ile aynı gün çekilen krediyi gösterir tablo, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, araç alımında bedelin 15.650,00 TL kısmının davalının babası tarafından çekilen kredi ile karşılandığının kabulü gerekir. Davacı lehine hesap yapılırken kredi yönünden değerlendirme yapılmaması hatalı olmuştur.
Mahkemece öncelikle yapılacak ..., davalının babası adına ... Bankasından 28.02.2011 tarihinde çekilen bireysel kredi ve ödemelerine dair tüm evrakın ilgili bankadan temin edilerek dosya arasına alınması, kredi geri ödemelerin eşler tarafından yapıldığının ispatı için davacı eşe süre ve imkan tanınması olmalıdır. Kredinin, eşler tarafından ödendiğinin tespit edilememesi durumunda ise baba tarafından çekilen kredinin TMK'nin 220/2 maddesi hükmü gereği davalının kişisel malı olduğunun kabulü ile hesap yapılmalıdır. Buna göre, edinme tarihindeki araç değeri belirlenerek, araç alım bedeli içinde çekilen kredinin oransal karşılığı bulunmalı, bu oran ile aracın tasfiye tarihi (bozmadan sonra verilecek karara en yakın tarih) itibariyle tespit edilecek değeri çarpılarak davalı lehine denkleştirilmesi gereken (TMK mad. 230) meblağ belirlenmelidir. Aracın, tasfiye tarihindeki değerinden denkleştirilecek meblağ düşümü ile kalan artık değer üzerinden ise davacının katılma alacağı hesaplanmalıdır.
Kabule göre de, tasarruf ilkesinin doğal bir sonucu olarak hakim, tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlaya veya başka bir şeye hüküm veremez. Eş söyleşiyle hakim, davacının talep sonucu ile bağlı olduğundan, bu talepten fazlasına karar veremez (HMK mad. 26). Davacı taraf, dava konusu aracın yarı değerini talep etmiş olup bozmadan sonra sundukları 08.11.2017 tarihli dilekçede talep miktarı 13.571,00 TL olarak açıklanmıştır. Mahkemece, talep miktarını aşarak yazılı şekilde 14.112,50 TL alacağa hükmedilmesi usul ve Yasaya aykırı olmuştur.
B-) Boşanmadan Önce Satılan Ev - Boşanmadan Önce Evi Satmak -
1-) Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Tasfiyeye konu edilen davalı ... adına kayıtlı ... ve ...daki meskenler yönünden katılma alacağı hesabında taşınmazların karardan iki sene önce gerçekleştirilen keşif tarihindeki değerlerinin esas alınması hatalı olmuştur. Mahkemece, bozma nedeniyle güncelliğini yitireceğinden taşınmazların tasfiye tarihi (bozmadan sonra verilecek karar tarihine en yakın) itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra davacının bu taşınmazlar yönünden katılma alacağının hesaplanması gerekmektedir.
2-) Her ne kadar taşınmaz anne tarafından çocuğuna satış olarak gösterilse de bağış harç miktarının yüksek olması nedeniyle bu yola başvurulmuştur. Bu nedenle söz konusu taşınmaz anneden satış yoluyla alınsa bile edinilmiş mal değil kişisel mal sayılır.
T.C. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022-7200 E. 2023-4827 K. 18.10.2023 T.
I. DAVA
1.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 27.11.2017 tarihinde açılan boşanma davası sonucunda boşandıklarını ve kararın kesinleştiğini, mal rejiminin devamı süresince davacının katkılarıyla İstanbul İli, ... İlçesi, ... Mahallesi 1000 ada 7 parselde bulunan daireyi satın aldıklarını, davalının, boşanma davası açılınca söz konusu yeri muvazaalı olarak, aynı zamanda değerinin çok altında ve boşanma davası açıldığından haberdar olan babası ...'ye devrettiğini, devir tarihinin 01.12.2017 olduğunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 227 nci ve 229 uncu maddelerine göre davacının haklarının hesaplanması gerektiğini, bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararının, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceğini, devrin mal kaçırma ve muvazaalı olduğunu, davalının babası ...'ye ihbarı gerektiğini, mal rejiminin tasfiyesi ile şimdilik 1.000,00 TL katılma alacağının yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı vekili 25.09.2020 tarihli dilekçesi ile; 1.000,00 TL olan dava değerini 61.500,00 TL daha artırdıklarını ve toplam 62.500,00 TL katılma alacağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; maddi durumunun kötü olduğunu, evi alacak maddi durumu olmadığını, evi satın almadıklarını, annesinin sağlığında kendisine, babasına ve kardeşlerine paylaştırdığını, davalının da bir işte çalışmadığını, geçimlerini borç harç sağladıklarını, boşandıktan sonra çocuklarının ve kendisinin tamamen babasının maddi desteğine ihtiyaç duyduklarını, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.İhbar olunan ... dilekçesinde; taşınmazın eşi ... adına tapuya kayıtlıyken 1988 yılından başlayarak 1996 yılına kadar bina yaptıklarını, 2007 yılında eşinin mirasta kavga çıkmasın diyerek kendisine ve çocuklarına bedelsiz pay devrettiğini, hibe olmasına rağmen harcı yüksek olduğundan satış gösterildiğini beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu taşınmaz eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 20.04.2007 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilse de, taşınmazın arsasının 20.04.2007 tarihinde davalının annesi tarafından davalıya satış gösterilmek suretiyle devredildiği, tüm tanık beyanları, dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı, resmi senet, yapı kullanma izin belgesi ve hayatın olağan akışına göre tapuda satış gösterilse bile annesinin davalıya satışının bağış niteliğinde olduğu, aynı gün davalının annesine ait olan arsa ve o tarih itibarıyla üzerinde mevcut olan binanın davalının diğer kardeşleri ve babasına da anne tarafından devredildiği, annenin mirasçılar arasında rızaen taksim yaptığı, bu durumun aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığı, arsasının intikalinin bağış olması nedeniyle davacının kişisel malı olduğunun kabul edilerek, arsa üzerinde o tarihte binanın da bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davasının gerekçesiz reddedildiğini, dairenin davacının katkılarıyla alındığını, dosya içeriği ve tanık beyanlarıyla durumun açık olduğunu, evliliğin 2003 yılında gerçekleştiğini, edinim tarihinin 2007 olduğunu, taşınmazın boşanma davasının açıldığı 27.11.2017 tarihinden sonra davalının babasına satıldığını, tanık ...'nın beyanında evin iki tarafın çalışmasıyla davalının babasından satın alındığının, tanık ..'in davacının ev satın almak için para biriktirdiğini ve evi dededen satın aldıklarını bildirdiğini, davanın reddinin hukuka aykırı olduğunu, miras yoluyla edinilmiş bir mal olmayıp müvekkilinin katkıları ve davalının katkılarıyla satın alındığını, davalının dayanmadığı ve delillendirmediği hususlara dayanıldığını, aile konutu şerhi olduğunu, satış bedelinin farklı olmasının bağış olmadığını ve satışı doğruladığını, tapuda da bağış olmadığını, davanın kabulü gerekirken reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek davanın reddi nedeniyle istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya içerisindeki intikalleri gösterir tapu kayıtlarına, taşınmazın davalı ve dava dışı paydaşlarına intikal şekline ve paydaşlarına, dosya kapsamına ve talebin niteliğine göre, dava konusu taşınmazın bedelsiz devir yoluyla davalıya annesi tarafından devredildiği, kişisel mal olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde de belirttiği sebeplerle davanın reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tasfiye konusu taşınmazların davalıya bağışlanıp bağışlanmadığı, taşınmazların edinilmiş mal olup olmadığı ve ispat noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacının dava dilekçesinde katılma alacağı isteminde bulunduğunun, 01.01.2002 tarihinden sonra davalı erkek adına edinilen taşınmazlar her ne kadar kanuni karine gereğince edinilmiş mal ise de, tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davalının annesinin çocuklarına ölmeden önce mirası paylaştırma amaçlı yapılan karşılıksız bir kazandırma olduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davacı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.