İŞTİRAK NAFAKASI ARTIRIMI İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Soru: Yoksulluk Nafakasında Faiz Ne zaman İşlemeye Başlar?
Cevap: Takdir olunan yoksulluk nafakasına kararın kesinleşme tarihinden itibaren faiz hükmetmek gerekirken, dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Ayrıntılar ve kararın tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
T.C. Yargıtay 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/16624 Karar : 2016/178 Karar Tarihi :18.01.2016
Dosya kapsamından; tarafların 31.03.2011 tarihinde boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine 300 TL yoksulluk nafakasına karar verildiği, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık üç yıllık süre geçtiği, davacının kaymakamlığa ait unlu mamuller büfesini işlettiği, aylık 200 TL geliri bulunduğu, üzerine kayıtlı bir adet fındık bahçesinin olduğu,2002 model Renault marka aracının olduğu, davalının ise emekli olup aylık 1.311.56 TL maaşının olduğu, bir adet aracının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir.
O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın ..’in yayınladığı .. oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabul şekline göre; nafaka alacağı hükümle miktar olarak belirlenen ve muacceliyet kazanan bir alacaktır. Bu husus gözetilmeden takdir olunan yoksulluk nafakasına kararın kesinleşme tarihinden itibaren faiz hükmetmek gerekirken, dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
2-) Davacı çocuk adına dava açılması için, veli sıfatıyla annesinin, TMK’nın 462/8. maddesine göre vesayet makamından izin alması gerekli değildir.
T.C. Yargıtay HG.HUKUK GENEL KURULU Esas:2017-441 Karar:2019-1137 Karar Tarihi:05.11.2019
Davacı vekili; müvekkili ile davalının Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/801 E., 1989/173 K. sayılı ilamı ile boşandığını, müşterek çocuk…’nın velayetinin müvekkiline verilerek müşterek çocuk için iştirak nafakasına hükmolunduğunu, çocuğun özürlü olması nedeniyle İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/1523 E, 1994/1410 K. sayılı ilamı ile kısıtlanarak annesinin kendisine vasi olarak atandığını, çocuk için birçok kez nafaka artırım davası açıldığını, en son Mersin 3. Aile Mahkemesinin 2005/1219 E., 2006/708 K. sayılı ilamı ile müşterek çocuğa ödenmekte olan iştirak nafakasının aylık 250,00TL’ye yükseltilmesine karar verildiğini, müşterek çocuğun bakım ve gözetime muhtaç durumda olduğunu, özel eğitim aldığını, masraflarının, zorunlu ihtiyaçlarının ve sosyal giderlerinin arttığını, nafaka miktarının çok az olduğunu, müvekkilinin de yeterince destek olmasına rağmen müşterek çocuğun giderlerini karşılamakta yetersiz kaldığını ileri sürerek 250,00TL olan iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 1.000,00TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin iş yerini 22 Mart 2011 tarihinde kapattığını, davanın açıldığı tarihte ve hâlen avukatlık yapmadığını, emekli olduğunu, yalnızca 2.000,00TL emekli maaşının bulunduğunu, maaş üzerinde de nafakadan dolayı yaklaşık 700,00TL civarında haciz bulunduğunu, evli olup bir oğlunun bulunduğunu, istenen miktarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, kısıtlanarak davacı annenin velayeti altında bırakılan tarafların müşterek çocukları 1976 doğumlu… için Mersin 3. Aile Mahkemesinin 2005/1219 E., 2006/708 K. sayılı ilamı ile hükmolunan aylık 250,00TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde aylık 500.00TL’ye yükseltilmesine, belirlenen miktarda iştirak nafakasının davalıdan alınarak müşterek çocuğa harcanmak üzere davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; davacı … akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 419/son maddesi gereğince vesayet altına alınmadığı, annesinin velayeti altında bırakıldığı, bu durumda velayet hükümlerinin uygulanması gerektiği hususunun tartışmasız olduğu, davacı çocuk adına dava açılması için, veli sıfatıyla annesinin, TMK’nın 462/8. maddesine göre vesayet makamından izin alınmasının gerekli olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacı annenin velayeten atandığı kısıtlı çocuğu yararına iştirak nafakasının artırımı davası açabilmesi için (TMK’nın 462/8. maddesi uyarınca) vesayet makamından izin almasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden tarafların müşterek çocukları olan 1976 doğumlu…’nın İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.09.1994 tarihli ve 1994/1523 E., 1994/1410 K. ilamı ile kısıtlandığı ve annesi …’ın velayeti altında bırakıldığı, işbu nafakanın artırımına ilişkin davanın ise anne … tarafından Mebruke’ye velayeten (veli sıfatıyla) açıldığı görülmüştür.
4721 sayılı TMK’nın 419. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır.” hükmü gereğince kısıtlanan ergin çocuklara anne ve babasının vasi tayin edilmesi hâlinde vesayet değil velayet hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Bu nedenle yerel mahkemenin dava açılması için vesayet makamından izin alınmasına gerek olmadığı yönündeki direnme gerekçesi usul ve yasaya uygun olup yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre işin esasına ilişkin olarak davalı vekilinin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2019 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.